Eşsiz Ünye Kumsalı
Yıllar önce Hollanda’ya yaptığım iş seyahatinde, küçük bir kasaba otelinde kalmıştık. Oraya vardığımızda hava kararmıştı, çevreyi görememiştik. Ertesi gün kahvaltıdan sonra toplantıya iki saat olduğunu görünce, arkadaşlarla civarı gezelim dedik. Yürüdükçe bir masalın içine düştük adeta. Çocuk kitaplarında vardı böyle rengarenk, çiçekli, sevimli lego evler. Bakımlı sokaklar, bahçeler, evlerin balkonlarından sarkan çiçekler, yemyeşil bir doğa, berrak suların aktığı kanallar, hayran kalmıştık, her güzel yapıyı fotoğraflamak istiyorduk.
Ülkemizle
kıyaslama yapmadan duramadık tabi, şahsiyetini yitirmişti ne yazık ki bizim
binalarımız ne zamandır. Türk mimarisinin zarif yapılarından ne kalmıştı ki?
Şahsiyetsiz kibrit kutusu gibi üst üste dizilmiş katlardan oluşan apartmanlar
kaplamıştı her yeri. Ünye’nin güzelim sahil şeridindeki binaları ve yerleşimi
düşündüğümde içime bir sıkıntı oturdu. Yalı kumsalına bakan o nadide sahil
şeridinde iki, bilemedin en fazla üç katlı eski evlerin mimarisinde binaların
olduğunu hayal ettim.
Kentin doğal yapısının korunması, tarihine sahip çıkılması, kültürünün gelecek nesillere aktarılması, her birimizin asli görevi olmalı değil mi? Çevre ve Şehircilik, siyaset üstü bir konu olarak ele alınmalı. Merkezi ve yerel yönetimler, politikaya, rant kavgalarına, alet olmamalı, doğal güzelliklerimize, kültürümüze ve geleneksel değerlerimize sahip çıkmalı.
Sel olur; dere yataklarına yapılan evler yıkılır, deprem olur; fay hattına yapılan tesisler zarar görür. Çam ağaçlarımız, zeytin ağaçlarımız kesilir, köpekler katledilir, doğal kaynaklarımız hoyratça kullanılırsa can ve mal kaybının önünü alamayız. Eğer ipin ucunu kaçırırsak doğal afetlerle doğa, kendini bize hatırlatır. Memleketin doğasını, kültürel değerlerini, tarihini korumanın; partilerle, siyasetle alakası olmadığını anladığımızda yakalayabiliriz ipin ucunu.
Ünye’mizin
zenginliklerini; çamlığımızı, sahilimizi, kumsalımızı, kum otunu (kum otunun;
çok kıymetli olduğunu, rüzgârdan kalkan kumun, şehre gelmesini engellediğini
yıllar önce tarihçi, yazar Aynur Zeren Tan’dan duymuştum,) korumak boynumuzun
borcu olmalı. Geleneksel bir hale gelen ,yalı kumsalında yapılan futbol turnuvalarının,
voleybol maçlarının, küçük balıkçı teknelerinin güzel Ünye manzarasına katkı
sağlamasının, martıların çığlıklar atarak onlara eşlik etmesinin değerini
bilmeli ve sıkı sıkıya elimizde tutmalıyız.
fevkalâde.
Alışılmışın
dışında. Olağanüstü. Mükemmel.
Çok
güzel. Dilimize Arapçadan geçmiştir.
Üst mânâsındaki
fevk kelimesiyle, alışkanlık
mânâsındaki
adet kelimesinin birleşiminden oluşmuştur.
Kaynak:LUGAT365
0 Yorumlar