Yıllar önce idealist bir Çevre Mühendisi olarak çalışma hayatına atıldığımda hayallerim çok büyüktü. Çevre Mühendisliğinin amacı; doğal kaynakların en iyi şekilde kullanılması, üretim ve tüketim faaliyetlerinin insan sağlığına, refahına ve doğal dengeye zarar vermeyecek biçimde planlanmasıdır ve ben bu idealle yola çıkmıştım. Otuz yıl boyunca da bu ideal uğrunda çalıştım.

İsveç’in Stockholm kentinde 1972 yılında düzenlenen Birleşmiş Milletler Çevre Konferansından bu yana her yıl 5 Haziran tarihinde, çevrenin korunması konusunda dünya çapında farkındalık yaratılması ve eylemde bulunulması amacıyla Dünya Çevre Günü, kutlanmaktadır.

Anayasa'nın 56. Maddesi’nde; “Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir.” hükmü yer almaktadır. Bütün canlıların ortak varlığı olan çevrenin, sürdürülebilir çevre ve sürdürülebilir kalkınma ilkeleri doğrultusunda korunmasını sağlamak ise 1983’te yayımlanan Çevre Kanunu’nun amacıdır.

Her yıl 5 Haziran Dünya Çevre Gününde, çevre koruma bilincinin üst düzeye çıkması amacı ile çevre sorunlarına dikkat çekilir, yaşadığımız doğaya neden sahip çıkmamız gerektiği hatırlatılır. Doğanın iyileşmesi ve kendine gelmesi amacıyla düzenlenen etkinlikler, çevreye zarar veren etkenlerin tespit edilerek ortadan kaldırılmasını hedef alır. Temiz ve sağlıklı bir çevrede yaşamanın yaşam kalitemizi artıracağına dikkat çekilir. Bu konuda herkesin üzerine düşen görevi yapması konusunda uyarılar yapılır.

Çevre ile ilgili tüm bu kanunlar, yönetmelikler, özel bir gün ilan edilmesi her şey yerli yerinde görünüyor değil mi? Ancak, çevre bilincinin oluşturulmasının hiç de kolay bir süreç olmadığını söyleyebilirim. Ailede başlamalı, kreşte ve tüm eğitim öğrenim sürecinde devam etmelidir. Doğal kaynaklarımızın israf edilmemesi, yaşadığımız çevredeki tüm canlıların korunması ve saygı duyulması öğretilmeli genç beyinlere. Gelecek nesillerin sağlam bir çevre eğitimi almasını çok önemsiyorum, onlar geleceğimizin sanayicileri olacak. Çevrenin korunmasına, iyileştirilmesine ve kirliliğinin önlenmesine ilişkin hükümleri harfiyen uygulayacak olan kişileri ancak bu şekilde yetiştirebiliriz.

Faaliyetleri sırasında veya sonrasında doğrudan veya dolaylı olarak çevre kirliliğine yol açmayan, atıkları yeniden değerlendirerek ekonomiye katkıda bulunan, içme ve kullanma suyunu bilinçli tüketen, soluduğumuz havanın kalitesini bozmayan, denizimizi, göl ve nehirlerimizi kirletmeyen. Ekolojik dengenin ve çevrenin bozulmasına neden olmayacak şekilde üretime katkı sağlayan, bilinçli iş adamlarına ihtiyacımız var.

Geleceğin dünyasında, tüketen ve kirleten “büyüme odaklı” gelişme, artık  yerini  “doğayla uyumlu” kalkınma modellerine bırakıyor. Doğal alanları ve kaynakları sonuna kadar hesapsızca kullanan,  iklim değişikliği ve küresel ısınmayı tetikleyen yatırımlara yer yok.

Gelecek nesillerin daha sağlıklı bir ortamda yetişmesini güvence altına alma hedefi önceliğimiz olmalı. Hayat kalitesinin yükseltilmesi ve sağlıklı yaşam ancak, doğal kaynakların dengeli kullanımı ve temiz bir çevre ile mümkündür.

5 Haziran Dünya Çevre Günümüz Kutlu Olsun.

2 Yorumlar

  1. Kitaplarda, teoride her şey ne kadar kuralına uygun, gerçeğe yansıtıldığı bir alan var mı acaba?

    YanıtlaSil
  2. bizim ülke de bir gün olur belki avrupa gibi :)

    YanıtlaSil