Hatırla Sevgili !
Bizlerin her şarta uyum
sağlayabilme ve değişebilme özelliğini şans olarak görüyorum. Sadece ruhsal
olarak değil, hayata tüm bedenimizle biz farkında olmadan da uyum sağlıyoruz
yıllar geçtikçe. Sinan Canan “İnsanın Fabrika Ayarları” kitap serisinde şöyle
anlatıyor. “İşleyen kasların büyümesi, hareket eden kemiklerin kuvvetlenmesi,
derimizdeki bazı bölümlerin kullanmaya ve zorlanmaya bağlı olarak kalınlaşması
ve hatta nasırlaşması, bu tip uyum mekanizmalarının farklı örnekleridir. Hatta
yüzümüzde yaşla birlikte artan kırışıklıklar ve çizgiler, yüz kaslarımızı ömür
boyu ne yönde kullandığımızın izlerini taşıyarak bir nevi “hafıza” gibi
davranırlar.”
Yukarıdaki açıklayıcı
bilgileri okuyunca, günümüzde sıklıkla uygulanan botoks veya dolgu ile yüzün yaşanmışlığının
ve hafızasını silindiğini düşününce ürktüm doğrusu. Derimiz üzerinde hayatımız
boyunca oluşan tüm izlerin, derimizin hafızasını oluşturduğu gerçeğini nasıl
yok sayabiliriz?
Çevremde birçok
arkadaşım “ufak dokunuşlar” yaptırıyor ve bana da “şu kaşlarının arasındaki
çizgiye bir dolgu yaptırsan” diye şiddetle
tavsiyede bulunuyorlar. Ben de onlara “ bu çizgiler için yıllarımı verdim, tek
bir kalemde onları sildiremem” cevabını veriyor ve gülüp geçiyorum. Neden 50
yaşımda 25 gibi görünmek isteyeyim ki? Yüzüm gergin ve pürüzsüz olduğunda
yaşımı gizleyebilir miyim? Hiç sanmıyorum, her yaşın ayrı güzelliği olduğunu
düşünüyorum. Sanırım önemli olan, insanın kendisi ile olan barışıklığı,
öncelikle kendini sevmeli insan.
Tekrar hafızaya geri
dönecek olursak, bahsettiğim kitapta bu konuda ilginç tespitler var;
Eğer zihnen geriye
doğru gittiğimizde, hatırlayabileceğimiz anıların sayısı fazla ise zengin bir
yaşam deneyimi biriktiriyoruz demektir. Şu kısacık hayatımızı nasıl
geçirdiğimiz, hayat kalitemizi ve hayata dair doyumumuzu belirleyen tek
etkendir. Değişimlere uyum sağlayabilme becerimiz, bilinçli yaşam düzeyimizle
ilintilidir.
Sabit fikir, zan ve yargılar
artık değişmesi zor kalıplara dönüşebilir zamanla. Bu kalıpları yıkmak için bilme
sınırlarımızı devamlı esnetmeye çalışmak, öğrenmek ve düşünmek en temel
meşgalemiz olmalıdır. Gayret ettikçe,
baktıkça, aklettikçe ve öğrendikçe zihnimiz açılır ve genişler. Bilgi
karşısında tevazu, minnet ve gayret insana en yakışan haller arasındadır.
Sağlıklı bir zihin; her
deneyimi hemen “iyi” yahut “kötü” diye etiketlemeden üzüntüyü, sevinci, arzuyu
veya diğer tüm duyguları olduğu gibi deneyimleyebilen, onların kişisel olarak
nasıl bir mesaj taşıdığını düşünebilecek ve hissedebilecek özgürlüğe sahip bir
zihindir.
Yararlanılan Kaynak: Sinan Canan İFA, III.Kitap Sınırları Aşmak
3 Yorumlar
hoş anıları hatırlayalım sadece :)
YanıtlaSilBu ufak dokunuşların empati yeteneğini de körelttiğini okumuştum. Çünkü insan doğası karşısındaki görüntüyü taklit ediyormuş. Bu yüzden ağlayan birini gördüğümüzde hüzünleniyor, gülen birini gördüğümüz de de gülümsüyoruz. Bunları istemsizce taklit ediyormuşuz ve kaslarımızın kasılması sonucu bize o duygu yükleniyormuş. O ufak dokunuşlar yüzünden felç olan kaslar işlevini yerine getiremeyince de ortada empati filan kalmıyormuş.
YanıtlaSilBen de orama burama dokunuşlar yaptırmayı hiç arzu etmiyorum...Ben de mi bir gariplik var acaba...Neyse tek değilmişim...Hele bu Botoks ilerde bir zararları ortaya çıkacakmış gibi geliyor...
YanıtlaSil