Ünye memleketim, mavi ile yeşilin her tonunun olduğu muhteşem manzaralı bir Karadeniz kasabası. Her yıl mutlaka bir iki kez giderim. Annem Ankara'daki evinde yaşar kışın bana komşu ama yaz gelince Ünye'deki evine gitmek için can atar. Biz de onu bu hafta sonu Ünye'ye bırakmak için yola çıktık. Ankara yağmurlu ve soğuktu, Ünye yani Karadeniz ise sıcak ve güneşli !!! İlginç değil mi? 

Çevreyi kirlettik, ağaçları kestik, hayvanlara işkence yaptık, çocukları öldürdük, kadınları dövdük. Daha ne bekliyorduk acaba Doğa Ananın bizi bağrına basmasını mı? Yaradan biz insanoğluna iyi dayanıyor. Yapma dediği her şeyi yaptık ve şimdi başımıza gelenlere Felaket! diyoruz bir de utanmadan.

Neyse gelelim Ünye'ye. Bir güne o kadar çok şey sığdırmayı başardım çok şükür. Bir sürü anıyla döndüm. Ünye pidesi muhteşemdir, bu sefer 100.Yılda yedik, bu şahane sahil manzarasına bakarak. Yağlı dediğimiz pideyi Genelde Çakırtepe'de yerdik ancak buranın pidesinin daha güzel olduğunu duyduğumuzdan buraya geldik ve memnun kaldık.

Tabi Ünye'de bizim ilk ziyaret ettiğimiz yer Babam Gazozcu Canbula Muharrem'in kabri. Nur içinde yatsın. Bu dünyanın geçiciliğini anlamak için daha fazla kabir ziyareti yapmak lazım diye düşünüyorum.

Ünye'de güneş denize düşer! Gün batımını izlemek için Ünye fenerindeki Fener Kafe'ye gittik. Aynur Abla sayesinde çok güzel bir gün batımı yaşadık. Ünye lokumu yapmış elleriyle, biber tuzu ve Ünye Lokumu hediye etti bana. Çok mutlu oldum.

Ünye'de bizler İskele'ye nedendir bilinmez Köprü deriz :)) Karadeniz insanı komiktir. Neyi niçin yaptığı sorulmaz. Meydandaki asırlık çınara da Gavak deriz bizler :)) Gavak dibinde buluşur, köprüye yürüyüşe gideriz, sonra sahilde turlar, çekirdek çitleriz, 100. yılda çay içeriz.

fener Altında bu kayalıklarda denize girer genelde erkekler ve çocuklar. Balık tutar, buranın güzelliğinin tadını çıkarırlar. Biz ailece veya kız kıza Derventi Uzunkum, Gölevi, Öğretmenler Evi gibi plajlara gider yüzerdik bir zamanlar. Şimdi belki yeni plajlar açılmıştır.
Ünye Müze Evi de tam bizim evin karşısında. Her geldiğimde bu güzelliklerin fotoğrafını çekmelere doyamıyorum. Sadece üzülüyorum bu güzelim Çam Ağaçlarını Manolya Ağacını, bahçemizdeki İncir ve Elma Ağaçlarını kesen, kestiren zihniyeti anlamam ise mümkün değil. "Yaşlıydı, üstümüze yıkılacaktı" diye güzelim yıllanmış ağaçlara kıyanları ben Allahıma havale ediyorum.
Çok şükür böyle Cennet bir memleketim var. Havasını solumak iyi geliyor az bir zaman da olsa. Tabi ki, Ünye Kent Gazetesi'ne uğramadan dönemezdim. Yazılarımın her hafta yayınlandığı, benim çok sevdiğim arkadaşlarımın ve Yaşar Amca'nın olduğu. Hacerciğimi göremedim ama beni üç emekçi kız karşıladı. Gazetenin melekleri; Özlem, Gamze ve Beyza Nur. 
Hızlı Ünye Turumda daha çok şey vardı aslında; Rahmetli  Şekerci Metin Amca'nın Dükkanı ve Oğlu Cumhur Abinin sürprizi. Babamın imalatçısı olduğu ve yıllar önce kapanan Çataltepe Gazoz Fabrikasından kalan bir gazoz şişesi.
 

Bizim terasta Alt komşumuz Sevil, Pazar kahvaltısında odunlu semaver yaktı ve bize çay demledi. Deniz manzarasına karşı çay içmenin keyfi başka hiç bir şeyde yok. Benim gibi 30 yıldır denizsiz şehirde yaşayan benim için  çok güzel bir anı oldu. Komşumuz Sevda ise annesinin topladığı dağ çileğini getirdi akşam üstü tam da döneceğimiz gün, öyle çok sevindim ki. Hemen reçel kaynattık.

Ayrıca Bakırcılar Arastasında uğradığımız Mehmet Kıyak Abi ve ailesiyle dostça ve samimi harika bir sohbet. Amcamı, yengelerimi, teyzemi, kuzenlerimi de görmeyi başardım bu arada ve dolu dolu geçen bu Cumartesi bana çok iyi geldi. Bir de dönüşte güler yüzlü tatlı mı tatlı arkadaşım Sevinç ile Ankara yoluna çıktık ve bu seyahat de unutulmazların arasına karıştı.
Unuttuklarım varsa da afola!

2 Yorumlar

  1. 100.Yıl ve Fener Kafeyi not aldım 🙏 Planladığım Karadeniz Turuna çıkabilirsem kesinlikle uğrayacağım ☺️

    YanıtlaSil