Çağımızın sorunu; dikkat dağınıklığı, odaklanamama, cep telefonunun çağrısına itaat! Hangimiz sabah kalkar kalkmaz sarılmıyoruz ki telefona? Haber okuma bahanesiyle boynumuzun ağrımasına yol açacak kadar uzun süre, o mavi ışık yayan ekrana bağımlıyız adeta. Dozunu ayarlayanları, ipleri kaptırmayanları kutluyorum. Sosyal medya ve cep telefonlarına atmayalım hemen suçu, odağımızı koruyabilmek bizim elimizde. Nasıl mı?

YouTuber Barış Özcan bu konuya değiniyor videosunda; Albert Einstein, Marie Curie, Isaac Newton, Mozart…gibi insanların başarısının sırrının zekâ veya yetenek olduğunu sanıyorsanız yanılıyorsunuz diyor; bu insanların gerçek sırrı, “çalışkanlıkları”. Çalışkan olabilmenin anahtarı çalışırken “odağı koruyabilmek” ten geçiyor, yalnızca işleyen demir ışıldar. Zihnimizi çalışmaya odaklamanın, işin sırrı akış” ta; yani “flow”. Bir işi zahmetsiz hissetmemizi sağlayan zihin durumu. Sıkılmadan saatlerce yapabildiğiniz bir şeyler düşünün; oyun oynamak, arkadaşlarla eğlenmek, maç seyretmek, dizi izlemek. 

Öte yandan bir de yapmanız gereken işleri düşünün. Karşılaştığımız ilk zorlukta elimiz cep telefonuna kayıyor çünkü bu bir “sıkıntıdan kaçış noktası”. Zihnimiz akmak istiyor ama, yaptığımız işte değil. Oraya akmak istiyor… Çünkü bu alet, tam olarak bunun için tasarlanmış. Çoğumuzun bilmediği şeyse, hayatımızı da aynı şekilde tasarlayabileceğimiz.

Akışı dört yapıtaşına ayırabiliriz. Az önce bahsettiğim bu telefon kaçamağı gibi şeyler, “engelleyiciler” bunlardan ilki. Sağlıklı yaşamak, vücudunuzu geliştirmek için spor yapmak istediğinizi düşünün. Bazen kalkıp gidesiniz gelmez. Trafik vardır, yemek yapılacaktır, işler bitmemiştir. 

Bu kadar dikkat dağınıklığının içerisinde yapmak istediğinizi başarmanın tek bir yolu var: Kendinizi zorlamak. Evet, tıpkı vücut geliştirirken yaptığımız gibi. Kaslarımız büyüsün diye nasıl onları zorluyorsak. Odağımızı geliştirmek için de bu engellere karşı direnç göstermemiz gerekiyor. Elimizin telefona her gidişi, aslında pes edip ağırlığı yere bırakmak gibi. O yüzden ilk hedef, zorluğun olduğu yerin üstüne üstüne gitmek! 

İkinci yapıtaşı, eğilim. Akış teorisinde bu, bir akışa başlayabilme eğiliminizi, herhangi bir anda akışa kapılabilme ihtimalinizi ifade ediyor.  Diyelim ki bütün engelleri kaldırdınız ama hala akışı yakalayamadınız. İnanın bu çok normal ve çoğumuz bu durumla karşılaşıyor. Sabah uyandığınızda ilk iş ne yapıyorsunuz? Çoğumuz telefonlarımızı kontrol ediyoruz değil mi? 

Bu bir akış. İş akışı! Uyanır uyanmaz kendinizi bir akıntının içerisinde buluyorsunuz. İşte bu yüzden önerilerden biri de en çok önem arz eden işlerinizi uyanır uyanmaz yapmaya başlamak. Evet, kalkar kalkmaz buna, telefona hiç bakmıyoruz. Hatta dokunmuyoruz bile ve ilk 2-3 saat boyunca sadece yapmamız gereken işlere odaklanıyoruz. En verimli saatler bunlar. Bu konuda kendinizi zorlamalısınız. Böylelikle hem günün geri kalanında böyle bir iş yüküyle kendi zihninizi yormamış oluyorsunuz, anksiyeteniz azalıyor. 

Üçüncü yapıtaşı: Tetikleyiciler. Bunlar kendimizi bir anda akışın içerisinde bulmamızı sağlayan tetikleyiciler. Bu tetikleyiciler yaptığınız işten işe değişiyor, fakat görevleri belli: Net hedefler, anında geribildirim ve yetenek/meydan okuma dengesi. Yeteneğinizin bir tık üstünde olan işleri yapmaya çalışmak. Çok zor olursa kaçarız; çok basit olursa monotonluktan sıkılıp patlarız. İkisinin arasında bir dengeye sahip olacak görevler oluşturmalıyız kendimize.

Bu da bizi dördüncü yapıtaşına getiriyor: Döngü. Her şeyi tamamladık. Tetikleyiciler belli, eğilimi çözdük, engelleyicileri ortadan kaldırdık. Akıyoruz.  Derken, bir anda canımız sıkılıyor. Böyle bir rahatsızlık hissi çöküyor. Devam etmek istemiyoruz. Birçok kişi uzun bir mücadele gerektiren işlerde, yaşadığı ilk zorlukta vazgeçiyor. Vazgeçtiği için de sonuca ulaşamıyor. Halbuki başaramamasındaki en büyük neden, vazgeçmiş olması.

İşte döngü, bu akışı sürdürülebilir kılan son yapıtaşı. Einstein’ın 300’den fazla çalışma yayınlayabilmesini, Mozart’ın 41 tane senfoni yazabilmesini, Marie Curie’nin sadece 6 yılda devrim yaratan 32 önemli çalışma yapabilmesini sağlayan şey bu. Döngü için en kritik noktalardan biri, dikkat süresini uzatmak. Bunu yapmak için en iyi egzersizlerden biri, dikkatiniz dağıldığında kopmadan devam etmeye kendinizi zorlamak. 

Kaynak: barisozcan.com

2 Yorumlar

  1. Merhabalar.
    Cep telefonu ve bilgisayar benim hayatımda sadece ihtiyaç duyduğum zamanlar elimde ya da elimin altındadır. Cep telefonunu hele hiç sevmem. Cep telefonumu, alo demenin haricinde hiç kullanmam. Diğer ülkeleri bilmiyorum ama, ülkemizde cep telefonu kullanma süresi rekor bir seviyede herhalde. Bunun en güzel teyidi, 120 milyonluk cep telefonu için kuyruğa giren insanlarımızın hali.
    Selam ve saygılarımla.

    YanıtlaSil
  2. 2000 sonrası doğumlular telefon ve laptop nedeniyle böyleler, 10 saniye bile odaklanamazlar :)

    YanıtlaSil