Hayatımıza eşlik eden insanlar, sadece fiziksel değil ruh dünyamızı da etkiliyor ve onun bir parçası oluyorlar. Bazısı kalbimize, ruhumuza dokunuyor ve bize iyi geliyor. Bazısı da sürekli kusur arıyor, huzursuzluğunu bize aktarıyor, onların yükü altında eziliyoruz. Peki bize iyi gelmeyen insanlarla yola devam etmeli mi, yoksa araya mesafe mi koymalı veya tamamen hayatımızdan çıkarmalı mıyız? Buna nasıl karar verebiliriz? 

Hayatımızda olmaması gereken insanları şu şekilde sıralayabiliriz; 

1.      Sizi değiştirmeye çalışanlar

2.      Size sevgisini koşullu veren, bir şekilde karşılık bekleyenler

3.      Geçmişinizi ve kendi geçmişini size karşı kullananlar

4.      Duygularınızı görmezden gelenler, ne hissettiğinizi anlamaya çalışmayanlar

5.      Sizden sizin verebileceğinizden fazlasını bekleyenler

6.      Hayatını sizinle rekabet içerisinde kurmuş olanlar

7.      Olduğundan farklı görünmeye çalışanlar

8.      Yalan söyleyenler, gerçeğe ulaşma hakkınızı elinizden alanlar 

Bu tip insanlar akrabamız veya en yakınımız olabilir o zaman ne yapabiliriz? Ne kadar uzak dursak o kadar iyi kalbini de kırmadan. Taviz verdikçe daha fazlasını isteyip, kendi kusurunu görmeyenler çokça mevcut çevremizde ne yazık ki. Çok güzel bir anlatım vardır, çam ağacının yaprakları dikenlidir, batacağını bilirsin ve ona sarılmazsın. Aynı onun gibi bazı insanların da dikenleri vardır, en güzeli mesafe koymak aranıza. 

Şu sözü ise çok severim; “Etrafınızda mutluluğunuzdan mutlu olan insanlar varsa, doğru yerdesiniz, doğru insanlarlasınız. Kalben gerçek bir zenginsiniz.” Empati kurabilmenin en güzel örneği olarak bu söz bana, kıskançlığın olmadığı bir dostluğun varlığını gösteriyor. Arkadaşımızın üzüntüsünü paylaşırken aslında hissettiğimiz; bu olumsuz durumun kendi başımıza gelmediği için bir sevinme ve şükretme barındıran bir duygu durumuymuş. O nedenle senin sevincinin karşındakinin de sevinci olabilmesi daha değerliymiş. 

Hayat yolculuğunda amacımız huzurlu bir hayat yaşamak değil midir? İnsanın iç huzuru kendiyle barışık olmasını, kendiyle barışık olması kendine güvenini, bu güven ise çevresiyle iletişim ve düşünce iletişimini belirleyen faktördür. Asıl zenginliğin manevi zenginlik olduğunu düşünürüm. Gerçek dost biriktirmek, hayır duası almak, bir kişinin gönlüne girebilmek bunlardan sadece bir kaçı. 

“Kusur arayan huzur bulamaz” sözünü ilk duyduğumda hafif tebessüm etmiştim. Çevrenize bir bakın ne kadar çok kişi başkalarını eleştiriyor ve kusurlarını söylüyor. Ama aynayı kendine çevirip bakmaya ve kendinde düzeltmesi, değiştirmesi gereken olumsuz huyları bulmaya kafa yormuyor. Aslına bakarsanız değiştirebileceğiniz yalnızca kendi hayatınızdır. Karakterinizi değiştiremezsiniz belki, ama bir insan kendini eğiterek, öğrenerek, anlamları genişleterek, daha farklı bakış açıları edinerek tutum ve davranışlarını değiştirebilir.

 Zekasını doğru kullanan insanlar, hayatını zekasıyla doğru yöneten insanlar huzura kavuşurlar. 

Faydalandığım Kaynak; “Yeniden Sen”, Arınmanın ve Nefsi Yönetmenin Yolları, Ferhat Atik



5 Yorumlar

  1. kitap peki saool :) deprem yazını bloga koydum dün :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. canım deep sen ne kadar hatırşinaz ve düşüncelisin
      kusuruma bakmayasın ben yeteri kadar ilgi gösteremiyorum sana
      canım hakkını helal et
      seviyorum seni

      Sil
  2. Zor bir soru Her insanın Huzuru farklı yaşayacağına inanıyorum

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. haklısınız huzuru farklı yaşar her insan
      huzurunuz bol olsun

      Sil
  3. Merhabalar.
    Doğru yerde doğru insanlarla olmak hepimizin arzusudur. "Kusur arayan huzur bulamaz" sözü de çok güzel bir tespit.
    Kaleminize ve yüreğinize sağlıklar dilerim.
    Selam ve saygılarımla.

    YanıtlaSil