Doktorların spor yapması hayati risk içerir dediği kronik astım hastası Melih Şentürk, nasıl oluyor da İstanbul’dan Zonguldak'a, Zonguldak’tan Batum’a bisiklet bedalladı? Hayatını değiştiren kararları nasıl aldı? Tüm bu soruların yanıtlarını röportajımızda okuyacaksınız.

Bisiklet ile ilk uzun mesafe turunuzu İstanbul'dan Zonguldak'a, ardından hayalinizdeki Karadeniz turunu gerçekleştirip, Zonguldak'tan Batum'a 19 günde pedallamışsınız. Bu uzun yolculukta heybenize doldurduğunuz anılar ve anektotlardan sizi en çok etkileyenleri bize anlatabilir misiniz?

Tabii ki, seve seve :) Öncelikle çıkmadan önce neler hissettiğimden bahsetmek istiyorum. İlk gitme kararı aldığımda çevremdeki birçok kişi gelip geçici bir heves olduğunu, gidemeyeceğimi hatta başlasam sonunu bile getiremeyeceğimi düşünmüşlerdi. Ama ben çok inanmıştım ve Batum’a girdiğimde o ilk çektireceğim fotoğrafın hep hayalini kurmuştum.

Uzun mesafe bisiklet turlarına birçok insan gezmek, eğlenmek belki delilik olarak bakarlar fakat göründüğü gibi değildir. Benim için bisiklet ile uzun mesafe turu demek meditasyon demek, sabretmeyi öğrenmek demek, dinginlik demek, sınırlarını zorlayabilmek demek, yeni insan tanımak demek, minimalist yaşayabilmeyi öğrenmek demek, elimizdekilerin değerini anlayabilmek demek, şükretmek demek ve daha bir sürü şey. O yüzden bu tur benim için çok önemliydi ve beni çok heyecanlandırıyordu. Başka hiç bir şey düşünmüyordum. Yola çıkacağım gün geldi çattı ve insanlar kararlı olduğumu görünce koruma içgüdüsü ile vaz geçirmek için ellerinden geleni yaptılar. Eşim Behlül o zaman sevgilimdi ve bir gün önce ağlamaktan gözleri balon gibi olmuştu... Canım benim. Bana yol boyunca hep destek oldu.

RÖPORTAJIMIZIN TAMAMI İÇİN BİR TIK lütfen

Sahile vuran lodos tahtalarını toplayıp içinde hikayeleri olan evler, sokaklar yapıyorsunuz. Sanatçı eşiniz Behlül ile birlikte bu ürünleri “LodosArt” markası adı altında toplamayı düşünüyorsunuz. Bu sanatsal ürünleri satın almak isteyenler nereden ulaşacaklar size? 

Aslında Lodos Art da yine hikâyeden doğan bir uğraşım diyebilirim. Eşim Behlül görsel sanatlar öğretmeni aynı zamanda iyi bir hikâye anlatıcısıdır. İnsanın eşi böyle olunca mutlaka bir şeyler bulaşıyor sanırım. Lodos Art aslında benim yıllardır olan doğa sevgimden kaynaklı olduğunu düşünüyorum. Biz Karadenizliyiz ve lodosları meşhurdur. Her lodos ve yağmur sonrası deniz kenarına mutlaka odun parçaları vurur.

Fakat bu odunlar sıradan değildir. Her birinin mutlaka bir hikâyesi vardır, buraya gelmeleri yıllar sürer. Önce dalından kopar ardından toprakla buluşur. Yağmur yağar sel ile birlikte nehre ulaşır sonra denize. Denizde de yıllarca dalgalarla mücadele eder, o mücadele sonrası şekillenir ve en sonunda ise müthiş bir görüntü oluşur. Bir odun parçasının yılları denizde geçtiği için, denizin antiseptik suyu o odunu bir daha çürümeyecek hale getirir yani güçlendirir. Aynı insanoğlu gibi değil mi? Bizleri de verdiğimiz mücadeleler güçlendiriyor ve her birimizin bu yüzden ayrı ayrı hikâyeleri oluşuyor.

Ben de bu odunların olabildiğince doğal hallerini bozmadan ve çok fazla alet kullanmadan küçük, her birinin ayrı hikâyeleri olan yaşam sokakları ve evler yapıyorum. Ayrıca talebe göre kişiler bizlere kendi doğup büyüdükleri evleri çizip gönderdiklerinde o evi bu lodos tahtalarından yapıyorum. Şimdiye kadar bu şekilde 3 adet doğup büyüdüğümüz evlerden yaptık. Ayrıca her birinin hikâyesini eşim ile birlikte yazıyoruz. Hayalimiz bunu marka haline getirmek. İncelemek ve satın almak isteyenler şimdilik İnstagram sayfasından bana ulaşabilirler. (  @lodosart_ )

0 Yorumlar