Hayal kuralım birlikte. Üç günlüğüne kaçmış gitmişiz sıcacık bir kumsala, minik ama sevimli bir otel odasına. Yanımızda sevdiğimiz, elimizde kitabımız uzanmışız kumsala, kulağımızda dalga sesleri, çocuk gülüşleri. Susadığında mis kokulu portakalı sıkıp getiriyor sevdiğin. Ayakların kuma değdikçe sıcağıyla için ısınıyor, kalbin yumuşuyor. Elindeki kitabı yavaşça havluna bırakıp yürüyorsun dalgaların arasına. Hafifçe ürperiyor ve hemen dalıyorsun,  gözlerin tuzlu su doluyor, sımsıkı kapasan da fayda etmiyor. Sırt üstü yatıp ıslak saçlarına masaj yapıyorsun ki, deniz suyu şifasını geçirsin içine. Altından geçiyor büyüklü küçüklü balıklar sürüler halinde. Onları görünce şnorkelini takıp peşlerine takılıyor, elini uzatıyorsun özgürce dans eden balıklara. Seninle dans ediyorlar adeta onları izlemek ruhuna bir hafiflik kafana bir hoşluk veriyor.

Denizde balık olmak, gökyüzünde martı olmak nasıldır diye düşünürüm. Hangisi olmayı seçerdim acaba bana öyle bir soru sorsaydı Yaradan. sanırım kararı O'na bırakırdım :)

2 Yorumlar

  1. Ne keyifli bir yazı <3 Hayali içinde yüzdüm durdum. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. bu güzel yorumun için çok ama çok mutlu oldum
      teşekkürler :))

      Sil