Sosyal Medya bağımlılığımızı anlatan bu belgeseli izlemenizi öneririm
Sosyal İkilem / Social Dillemma 

WhatsApp kullanmayana şaşırarak bakılan bir dönemdeyiz malumunuz. Gruplar kuruluyor, telefon açıp konuşmak yerine buradan yazışarak haberleşiliyor. Bu işlerin de bir rajonu var artık. Sms'lerle gönderilen bayram, seyran, kutlama mesajları şimdi de WhatsApp'ta atılıyor. Grupların videolu, fotoğraflı özel gün kutlamaları ise başlı başına bir olay. Bundan 10 yıl önce bu tip bir iletişimden bahsedilse güler geçerdik belki de. Merak ediyorum 10 yıl sonra nasıl bir teknoloji kullanacağız?

 Gruplarda atılan mesajların hepsine cevap vermeye, her mesaj sonrası bir şeyler yazmaya yetişemiyorum. Çünkü genel mesajlar oluyor bunlar; alıntılar , video ve fotoğraflar. Ancak, bana özel veya gruptakilerin fikirleri soruluyorsa konuşmaya katılıyorum. Gruptan haber vermeden çıkmak ise büyük saygısızlık olarak değerlendiriliyor. Siz siz olun sevmediğiniz bir guruptan bye bye emojisi yapmadan çıkmayın :)) Sonra arkanızdan o grupta acayip bir gıybet dönmesini engelleyemezsiniz. 

 Özel mesaj gönderildiyse size, o anda cevap yazamıyorsan bile eninde sonunda dönülmeli mesaja. Çok mu zor geliyor yazmak, bir öpücük emojisi de olur. Hiç dönülmemesini ben şöyle algılıyorum; ya beni ciddiye almıyor, ya sosyal medya kullanımından bi haber, ya da böyle bir gereklilik hissetmiyor bile. 

 İnstagram'da ise bir fotoğrafın altına yorum yaptıysak en az bir kalp (beğeni) bekliyoruz. Bize yapılan her yoruma karşılık veremeyebiliriz ancak, yandaki kalbe bir kez tıklamak o kadar da zor olmasa gerek. İnstagram'da her paylaşımı takip etmek çok zor, gerilere düşüyor bir süre bakmadığında. Yani arkadaşlarınız size gönül koyabilirler, "beni neden beğenmedin?" diye. Bu da komik geliyor bana. Denk gelir bakarsın, denk gelmez takip edemezsin ne eklediğini, bunu kafaya takanları hiç anlayamadım. Bir de story'de paylaştıkların hakkında, seni gördüğü yerde yakalayıp konuşanlar var ki, ben bu durumdan hiç hoşlanmıyorum. Evet her paylaştığım üstüne öyle münazara yapılacak bir durum da yok hani :))) Oradan bir mesaj yazarsın bu yeter.

İnce mevzu bu sosyal ağları kullanma işi. Facebook, Twitter, İnstagram, YouTube, Pinterest hayatımıza gireli sorumluluklarımız da arttı. Sosyal ve siyasal bir olay olur, "niye paylaştın? niye paylaşmadın?" diye sorgularlar seni. Bunun yanında senin paylaşmanı istedikleri yardım ilanlarına "yok paylaşamam" deme hakkın yokmuş gibi davrananlar da vardır. Seni gizli gizli takip edip de, gezip tozduğun kişileri görüp sana tavır alanlar," niye onunla birlikte? Oysa ki ben ona gıcığım, niye böyle samimi mavianne onunla?" diyenler de çıkar.

Çevrimiçi Hayat yerine Çevrimdışı yani gerçek dünyaya dönme zamanı yaratmalıyız kendimizi toplum olarak Dijital Bağımlılık yaşıyoruz Yolda gördüğünüzde bir "Merhaba"yı esirgediğiniz takipçi ne ediyor, ne yapıyor neden meraktayız? 

Like'lamayı seviyoruz, peki gülümseyerek bir "nasılsın" demeyi unuttuk mu? Oturup düşünmek lazım.....

 Dijital detoksa neden mecburuz! diyor bir yazısında Dr. Osman Müftüoğlu. Yalnızca “kişisel” değil “sosyal sağlık” için de zaman zaman “dijital detoks” yapmak zorundayız. Yoksa farkında olmadan “kendimizden kopmaya, başka birileri olmaya” başlıyoruz. Dahası, toplumsal ilişkilerde de bazı arızalar başlıyor. En başta da “sosyal kopma ve sapmalar” var. Yazar Yuval Nuah Harari bakın ne yazmış “21. Yüzyıl için 21 Ders” isimli yeni kitabında: “Teknoloji bizi bedenlerimizden uzaklaştırmaya başladı. Aldığımız kokuları ve tatları dikkate alma yetimizi bile yitirir olduk. Bunlar yerine “akıllı telefonlarımız” ve “bilgisayarlarımıza” gömülmüş durumdayız. “Siber alem”de neler olup bittiği, oturduğumuz sokakta ne olup bittiğinden daha çok ilgimizi çekiyor. İsviçre’deki kuzenimle her sabah rahatça konuşabiliyoruz ama kahvaltı ederken eşimle sohbet etmem bile zorlaştı. Çünkü kafasını telefondan kaldırıp bana baktığı yok!” Kişisel ve sosyal yalnızlaşmanın bu kadarına emin olunuz taş olsanız dayanamazsınız. İşte bu nedenle “dijital arınma” ya da “başparmak detoksu” zorunlu bir durum, bir tür “mecburiyet” oldu. 

 TEHDİTLER

 1- Sosyal medyada “çevrimiçi kalmak” bazen sosyal yaşamda “toplum dışı kalmak” tehdidine dönüşebiliyor. 

2- Sürekli “izlemede ve izlenmede olmak” ruh sağlığını ciddi ölçüde bozabiliyor. 

3- “Mavi Ekran Sendromu” diyebileceğimiz “kaliteli uyku” düşmanı yeni bir tehdit hayatımıza giriyor.

4- Yarattığı “yarışmacı tutumlar” nedeni ile stres yükünü üçe beşe katlayan bu yeni medya, belleği tehdit ediyor, nöropatiyi davet ediyor, depresyona yol gösteriyor, obeziteye çağrı yapıyor.

5- “Başkalarının deneyimlerini paylaşmak” avantajı zamanla “kendi deneyimlerinden uzaklaşmak” yanlışına dönüşebiliyor. Yuval Harari’ye göre mühim bir tehdit de şu: Belli bir miktardan sonra İran ya da Nijerya’daki çevrimiçi arkadaşlarınızı tanımaya harcayacağınız vakit, kapı komşularınızı tanımayabilmenize mal olabilir.” 

ÇEVRİMDIŞI HAYAT dışarıda bizi bekliyor. Bunun için de kısa bir süre, kafalarımızı o MAVİ EKRANLARDAN yukarı kaldırıp ÇEVRİMİÇİ HAYAT’dan çıkmamız, dünyaya yeniden bakmamız yetiyor.

8 Yorumlar

  1. Çevrimdışı hayatı benimseyenlere imrenerek bakıyorum; benlik değil.

    Çevrimiçi hayatta da aşırıya kaçanları anlayamıyorum. :(

    YanıtlaSil
  2. O kadar olmasa yine telefonla fazla vakit geçirdiğim bir gerçek.
    Azaltmaya çalışıyorum.

    YanıtlaSil
  3. İnternet, sosyal medya tam bir çukur. En güzeli anonim kalmak burada olduğu gibi. Yakın çevre olsun olmasın internetin bir ortalaması var ve bu ortama girdiğiniz zaman bu ortalamaya çekmek zorunda kalınıyor.
    Bu işlerin ilacı az yakın çevre onun dışında anonim kalmak. Burada anonim yazdım mesela...
    Eskiden yakın çevre ile ilişkiler daha farklıydı. Sıkıntılı akrabaların zırıltısını çekebiliyordun. İnternetle çevre genişledi. Zaman isteyene zamanım yok deyip sallayabiliyorsun.

    YanıtlaSil
  4. çok güzel noktalara değinmişsiniz.Birde işin sosyal medya aracılığı ile birbirine laf dokunduranlar ama birbirlerini gördüklerinde canım,cicim gidenler mi???Etiketleme konusunda kişiye özel etiketleme yaparak mesaj vermeler...Sosyal medya psikolojisi diye bir alan doğacağından eminim ben..Kesinlikle bunun için çevirim dışı olunmalı.....

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. haklisin ben bu tip yorumlari yapanlarin ruh sagliklarinin yerinde olmadigini dusunuyorum. kendileri mutsuz baskalarini da mutsuz etmek isteyen tipler bo;verip yoluma bakiyorum. Allah sifa versin

      Sil
  5. Kendime saat kısıtlaması yapıyorum, tıpkı bir zamanlar çocuklara bilgisayarı kısıtladığım günlerdeki gibi:)

    YanıtlaSil