Fotoğraf: Begüm Yağcı

Malumunuz geçen haftalarda TBMM Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonunda enerji ve maden alanlarına yönelik düzenlemeler içeren kanun teklifi kabul edildi. Bu düzenlemenin içinde, enerji ihtiyacı, kamu yararı, stratejik ve kritik madenler gerekçeleriyle madenciliğe açılan alanlardaki zeytin ağaçlarının sökülerek başka yere dikilmesi, taşınamayacak durumdaysa yenisinin dikilmesi hususları da yer alıyor.   

Bu yasa, doğa tahribatına, halkın geçim kaynaklarının elinden alınmasına, tarım alanlarının ve zeytinliklerin yok olmasına zemin hazırlıyor. Gözümüz gibi bakmamız gereken zeytinliklerin madencilik faaliyetleri için heba edilmesine karşıyım!

Zeytinin atası olarak kabul edilen yabani zeytin ağacı, ilk olarak Anadolu’da ortaya çıkmış, zeytin varlığının, yaklaşık olarak 50.000 yıl öncesine dayandığı yapılan araştırmalar sonucu görülmüştür. Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren zeytinciliğin gelişmesi için büyük çabalar içine girilmiş, Türkiye’de zeytin ve zeytin yağı üretiminin, ticaretinin artması amacıyla, bazı kanuni düzenlemeler yapılmıştır. 1927 yılında “Zeytincilik Kanunu Lahiyası” çıkarılmıştır. Kanunla birlikte zeytinciliğin geliştirilmesi ve zenginleştirilmesi ve zeytin ağacı dikilmesi devlet politikası olarak zeytinciliğe sahip çıkılmıştır. Mustafa Kemal Atatürk zeytinciliğin teşvik edilmesi, yabani zeytin ağaçlarının veriminin artırılması ve üreticilerin bilgilendirilmesi amacıyla önemli çalışmalara imza atmıştır.

Zeytin tüm semavi dinlerde kutsal kabul edilir. Ölümsüzlüğün, yeniden doğuşun, arınmanın, bilgeliğin, aklın, adaletin, refahın ve sağlığın sembolü olmuştur. Zeytin ağacı uzun ömürlü ve değerli bir bitki olduğundan dolayı birçok efsaneye konu olmuştur.

Kuran-ı Kerim’de Tin Suresi, zeytine ve incire yemin ederek başlar; “And olsun incire ve zeytine!”. Bu ayet zeytinin Allah katındaki değerini vurgular. Nur Suresinde ise Allah, Nur’u, “Ne doğuya ne de batıya ait olan mübarek bir zeytin ağacından çıkan yağ” ile aydınlatılan bir kandile benzetir.

Zeytin ağacı, insanlık tarihinin en eski tarım ürünlerindendir, kültürel mirasımızdır. Zeytin ağaçları, toprak altındaki suyun korunmasına yardımcı olur. Kökleri, yer altı sularını besler ve bu su kaynaklarının sürdürülebilirliğine katkı sağlar.

Yıllardır zeytin ağacının hayatımız için önemini ve değerini anlatan, zeytin yetiştiren, zeytin yağı üreticisi, yazar, aktivist Yonca Tokbaş; “Zeytinliklerimizi kaybedersek; toprağımızı, suyumuzu, ormanlarımızı, tarım arazilerimizi, sit alanlarımızı da kaybederiz. Ülkemiz zeytin cenneti 92 farklı tür zeytin ağacımız var. 1 çay kaşığı toprak içindeki canlı sayısı yeryüzündeki insan sayısının 1,5 katı. 10 cm toprak 2000 yılda yetişiyor ve o toprak su deposu. Zeytinlikleri kaybedersek hayatımızı da kaybederiz, kendi sonumuzu hazırlıyoruz,” diyor.

“Zeytin bir ağaç değildir, bir hafızadır. Köklerinde aileler, gövdesinde tarih, dallarında geleceğin umudu saklı. Zeytin yerinden sökülünce kurur. Zeytin kurursa, bir halk kurur. Söz konusu yasa henüz geçmedi, susmayalım, paylaşalım, ses verelim. Zeytinin, toprağın, geleceğin yanında duralım. Çünkü zeytin ölmez ağaçtır,” diyen sürdürülebilir yaşam yolcusu Begüm Yağcı’ya katılıyorum. 


0 Yorumlar