Arnavut Kaldırımı
Ünye’nin bazı sokaklarında
hala duran Arnavut Kaldırımları bana çocukluğumun hatırasıdır. Yeniliğe açık
olmanın, kendini sürekli güncellemenin gerektiğini düşünenlerdenim. Bunun yanısıra,
yaşadığımız şehirlerin yenilenmesi ve çağı yakalaması uğruna, geçmişin bir
kalemde yok edilmesine de karşıyım. Geçmişten bir sayfa gibi duran dükkanlar,
sokaklar, binalar ne kadar değerlidir oysa ki.
Arnavut kaldırımı
ismi nereden geliyor biliyor musunuz? Özellikle taş ustaları ile meşhur
olan Arnavutluk'un
"taş şehir" lakaplı Gjirokastra kentinde
yollar, yağışlı günlerde kayganlığa neden olmaması için, farklı renklerdeki volkanik taşlarla
döşenirmiş. Yolun eğimine göre şekillendirilerek yapılan bu yollara, taş döşeme
zanaat'ının zorluğundan dolayı da Arnavut Kaldırımı denilirmiş. Osmanlı zamanında ise, İstanbul'a
bu kaldırımlardan yapılması için birçok taş ustası gönderilmiş.
Yağmur sularının taşların
arasından akmasına izin verdiği için, yoğun yağış alan Ünye gibi yerlerde tercih
edilmiş Arnavut Kaldırımları. Altyapı kazılarının yoğun olduğu dönemlerde,
sökülmesi ve tekrar döşenmesi kolay olduğu için özellikle tercih edilirmiş.
Asfalt bulunmadan önce de, önemli ticaret yolları buna benzer teknikler
kullanılarak döşenmiş.
Eskiden doğanın sesine kulak verilerek yapılıyormuş Belediyecilik.
Günümüzde ise, doğayı hiçe sayan yapılaşmalar, betonlaşma, nehir yataklarına
yapılan binalar, kıyı dolguları yoğun yağış sonrası, büyük yıkımlara yol açıyor. Dünyamızda toplam insan
nüfusu gün ve gün artıyor, insanlar daha yüksek yaşam standartları için doğal
kaynaklarımızı aşırı tüketim halindeler. Bu talebi karşılamak için doğal
kaynaklar hesapsızca kullanılmakta. Sonuç olarak, birçok doğal kaynağımız azalıyor
ve tükenme riskiyle burun burunayız.
Doğanın değişmeyen tek
kuralını hatırlamakta fayda var; etkiye tepki. Sen ne kadar saygılıysan doğaya,
doğal kaynaklara ve çevreye karşı, o da daima sana katkı sağlayarak,
zenginliklerini sunuyor. Rekreasyon adı altında kıyı dolguları yaparsan, para
kazanma hırsı ile dere yataklarını yapılaşmaya açıp, ağaçları katledersen eğer,
heyelana, sel baskınlarına davetiye çıkarmış oluyorsun.
Doğayla insanoğlu arasındaki ilişkide, dengeler doğanın
aleyhine iyice bozulmaya başladı. İnsanlığın elindeki üretim, yöntem ve
mekanizmaları karşısında doğanın kendini koruması ve yenilemesi zorlaşıyor. Bazı
yerlerde hemen hemen tamamen geri dönülmez bir sürece giriyor.
Bunun sonucu olarak; mevsimler değişmekte, buzullar erimekte,
ormanlar acımasızca katledilmekte, denizler kirletilmekte, soluduğumuz hava
zehirle yüklenmekte, kulaklarımız, gözlerimiz ve beynimiz; gürültü, beton ve
metal kirliliği ile doldurulmakta. İnsan sağlığı da bu durumdan olumsuz
etkilenmekte.
Ülkemizin biyoçeşitliliği, yanlış
kullanımlarla toprağın bozulması ve doğal kaynakların yok olmaya başlaması
yüzünden tehdit altında. Çok geç olmadan aklımızı
başımıza almalı ve doğal kaynakları bilinçli ve dengeli kullanılmalıyız. Gezegenimizi
korumayı, değer vermeyi, doğadaki tüm canlılara saygı duymayı öğrenmeliyiz.
6 Yorumlar
arnavut kaldırımı bilgisi için teşekkürleeer :)
YanıtlaSilben teşekkür ediyorum yorum bıraktığın ve yazımı okuduğun için tatlım
SilGüzel bir paylaşım olmuş. 👏
YanıtlaSilpeliş, teşekkürler
Silhoşgeldin bloğuma
Eski taş ustaları sabırla, emekle ne güzel , kalıcı işler yapmışlar. Arnavut Kaldırımlarını ben de çok seviyorum. Urla'da da sık görüyoruz. Asfalt yollar ağır inşaat makinelerinin geçişiyle veya yoğun yağışlarla tahrip olmuşken Arnavut Kaldırımı taşlarıyla yapılan yollar sapasağlam. Sulara yol veriyor, kaymaları önlüyor.
YanıtlaSilSevgiyle.
evet çok haklısın
Silher şeyin bir nedeni varmış
şimdi hiç dikkat edilmiyor maalesef