AZUL TAKILARDAN ALMAK İÇİN BİR TIK LÜTFEN

SHOPİER DÜKKANIM

Hediyeleşmeyi çok severim, kim sevmez ki? Arkadaşım Sibel “senin hediye bütçen mi var?” diye sormuştu, arkadaşlarımın çocuklarına da doğum günlerinde hediye almayı sevdiğimi görünce. Özel günler hariç, ilk kez bir eve davetliysem de “çam sakızı çoban armağanı” götürürüm. Hemen bir sıcaklık ve dostane bir hava yayılır ortama. Hele de evde çocuk varsa onun mutluluğu ve neşesi görülmeye değerdir.

Öyle çok paralar verip, çok değerli bir hediye de şart değil. Senin yaptığın, el emeği, göz nuru bir armağan da olabilir. Son günlerde kendi yaptığım kolyeleri hediye ediyorum dostlarıma hem bana iyi geliyor, hem onlara. Misafir ağırlamayı sevenlerden misiniz? Yoksa, misafir gelecek diye bir hafta önceden karnına ağrı saplananlardan mı?

Ailem misafiri çok seven, kalabalıklarda mutlu olan bir aileydi ben çocukken. “Size geleceğiz müsait misiniz?” telefonu geldiğinde annem hemen koşturmaya başlardı. Ben de ona yardım ederdim, en çok da pasta börek yaparken. Hiç üşenmez, hemen hamur yoğurur bir su böreği açıverirdi, çok kolay bir şeymiş gibi. Sonraları Ankara’ya gelip de ev bark sahibi olunca, bir hazır yufka böreği yapmanın bile ne kadar uğraştırıcı olduğunu görüp, annemi bir kez daha takdir etmiştim.

Bizim Ünye’li hanımlar kadar hamaratını görmedim. Misafir haberi alınca hemen tatlı, börek hamuru yoğurulur, sarma içi hazırlanırdı. Pastaneden almak çok ayıptı o zamanlar, sadece Şekerci Metin Amca’nın poğaçası ayrıcalıklıydı. Onun poğaçasını almaya gittiğimi hatırlıyorum, arasına bir dilim beyaz peynir ve domates koyar o şekilde ikram ederdik misafire. Patates salatası, yoğurtlu havuç, ıslak kek’e Kunta Kinte derlerdi.

Fırından çıkan tazecik kurabiyelerin kokusu yayıldığında eve, içimi bir mutluluk kaplardı. Hala da öyledir, çok severim fırından yayılan kokuları. Çocuklarım küçükken anne poğaçasını ve keki hiç eksik etmezdim, okuldan geldiklerinde akşam yemeğine kadar atıştırsınlar diye. Eve yayılan kek, poğaça kokusu sizde hangi duygular çağrıştırıyor? Evin yuvaya evrilmesini ve sımsıcacık sevgi ortamını canlandırıyor benim gözümde.

Özel günlerde hediye seçme telaşı alır beni. Özenli ve kişiye özel olmalı verdiğin hediye. Onu düşünerek yaptığın el emeği göz nuru bir hediye ise en güzeli. Yeni yıl öncesi pompalanan abartılı alışveriş bombardımanına alternatif çözümler yaratabilirsiniz. Örneğin bir arkadaşımın yaptığı sulu boya kitap ayracı beni mutlu etmeye yetmişti. Yaratıcı ve özgün ürünler yapanlara saygım sonsuz.

İlk okulda öğretmen sınıfa soruyor “anneler gününde annenize ne hediye alacaksınız?” diye. Parmak kaldıran her çocuk; kolye yüzük, tabak, çanak artık ne akıllarına geldiyse söylüyorlar. Oğluma sıra gelince “annem bizim resim yapmamızı, şiir veya mektup yazmamızı ister” diyor. Hala saklarım onların yaptığı resimleri, yazıları, notları. Pahalı hediyelerin hiçbiri onlar kadar değerli olamaz benim için. Yaratıcılık ile, emek verilerek ve düşünülerek hazırlanmış bir hediye her şeye bedel.

4 Yorumlar

  1. Bloğunuza uğramayalı epey zaman olduğunu düşündüm bir an. Zaman yetmiyor artık. Gün 24 saat ne çabuk geçiyor. Hediye almanın da vermenin de incelik olduğunu düşünürüm. Yazılarımda da sık sık işlediğim bir konu. Aynı fikirleri paylaşıyoruz, ne güzel.
    Sanırım hediye vermek kişilikle ilgili olduğu kadar yaşanılan zaman, koşullar ve anılarla da ilgili. Özel günlerde yakınlarımıza, sevdiklerimize bir demet kır çiçeği toplayıp vermek ya da el becerimizi kullanarak resimli kartlar hazırlamak, mektuplar yazmak ince düşünceleri kanıtlar ve emek harcandığı için daha da değerli olurdu.
    Günümüz reklamları da tüketim toplumu haline dönüşmemizi körüklüyor. Hediye seçimi için çoook paranız olması gerekiyor. Mücevherler, tek taş yüzükler, lüks arabalar almak değil, izlemek için adeta.
    Çocuklar da ailede gördüklerini yıllar ötesine taşıyorlar. İyi örnekler güzel anılar bırakıyor yılların ötesine.
    Sevgiyle...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. evet anılar yaşanmışlıklar çok kıymetli

      Sil
  2. kunta kinte eveeeet yaaa :)

    YanıtlaSil