17 AĞUSTOS’TA YIKILAN HAYATLAR
1999 yılının Ağustos
ayında eşim iş seyahati dolayısıyla İstanbul’a gidecekti. Biz de ailece ona
katılıp, bir gece Değirmendere’de arkadaşım Ayşe’nin yeni aldığı evde kalıp,
İstanbul’a devam etmeyi planladık. Ayşe’nin kızı Konya’da annesinde, eşi deniz
subayı olduğu için Zonguldak’ta gemideydi. Biz o akşam Ayşe’nin özene bezene
kurduğu sofrada yemek yedik, yeni aldığı evin müteahhitinin ne kadar anlayışlı
olduğundan bahsetti bize. O akşam iki oğlum, annem ve eşim biz beş kişiyi
evinde misafir etti. Ertesi gün sıkıca kucaklaşıp vedalaştık ve İstanbul’a yola
çıktık.
Ayşe ile dostluğumuz,
eşinin tayininden dolayı Kocaeli’nden Ankara’ya gelmesi ve Bakanlık’ta benim
odamda iş başı yapması ile başlamıştı. İkimizin de çocuğu iki yaşlarındaydı bu
nedenle de, birçok ortak noktamız vardı konuşacak. Çok eğlenceli, güler yüzlü
ve arkadaş canlısıydı. Odamızda çok okuyan, iyi anlaşan insanlar bir araya
gelmişti. Henüz 29 yaşında heyecanlı, hareketli, hayatın içinde koşturup duran
genç mühendislerdik.
Çocuklarımız için
birlikte hayaller kurduk, okuduğumuz kitapları tartıştık, birlikte öğle araları
koşturarak sinemaya gittik, bol bol güldük, kahve keyfi yaptık, toplantılara
katıldık. Bir yıl sonra tekrar eşinin tayini çıktığı için geri dönmesi
gerekiyordu. Kocaeli’ne dönmek için öyle çok uğraştı ki, sonunda başardı
tayinini çıkarmayı. Biz arkadaşları olarak çok üzüldük sevdiğimiz bir dostun
gidişine. Hiç irtibatımızı koparmadık, telefonlaştık, haberleştik dostluğumuzu
sürdürdük.
O hazin gecede hepimiz
sallandığımızda, o çok sevdiği yeni evinin yerle bir olduğunu, Ayşe’nin de altında kaldığını bilemezdim. Ailece
kaldığımız o geceden tam üç gün sonra 17 Ağustos gecesi olan deprem ile
sarsılan yeni inşaat adeta bir lego gibi yıkılmış, çok sevdiğim arkadaşım da
kurtulamamıştı. O zaman anladım ki, kaderimizde ölüm olsaydı biz ailece üç gün
önce onda kaldığımızda deprem olur ve biz de onunla aynı kaderi paylaşırdık.
Bu etkileyici olay benim
hayatımda çok önemli bir rol oynadı. Geçen 23 sene içerisinde aklımın ve gönlümün
bir köşesinde, otuzuna bile gelmeden kaybettiğim canım arkadaşım Ayşe oldu.
Allah Rahmet Eylesin depremde kaybettiklerimiz tüm Canlara. Önemli bir hayat
dersi verdi bana onun kaybı.
Eminim ki, birçok kişinin
hayatını etkiledi 17 Ağustos Depremi. Hatta enkaz altından saatler sonra
çıkarılanların anlattıkları, yaşadıkları hepimizin içini acıttı. O tarihten
sonra binalar deniz kumuyla yapılmaya devam etti mi? Yapı denetimleri yapılıyor
mu? İnşaattan önce zemin etütleri gerçekten layığıyla oluyor mu? Müteahhitler
sadece fazla kazanma hırsı uğruna insanların hayatını riske atıyor mu? Bu
soruların cevabını verebilir miyiz iç rahatlığı ile?
Allah kimseye yaşatmasın
benzer doğa olaylarını. Biz doğayı katlederken doğanın bize sessiz kalmasını
nasıl bekleyebiliriz ki? Dere yatağına yapılaşma yapar, dere ıslahı diye
dereleri kapatırsan şiddetli yağmurda dere taşar ve sel olur, insanlar ölür.
Sağlam bina yapmazsan, deniz kumu kullanırsan, kaçak kat çıkar, taşıyıcı
kolonları kaldırırsan o bina bir deprem olduğunda yıkılır ve insanlar ölür.
Bu çarpık gidişe bir son
verecek, namuslu, adaletli, dürüst insanların çoğalmasını ve geleceğe umutla
bakmak istiyorum. Çocuklarımız, torunlarımız daha güzel bir geleceği hak
ediyorlar.
10 Yorumlar
Çok üzücüydü... milletçe yıkıldık. O günleri hatırlıyorum da günlerce hatta aylarca parklarda yatanlar vardı. Umarım denetimler layıkıyla yapılıyordur ve bir daha yaşamayız. Allah Rahmet eylesin tüm vefat edenlere.
YanıtlaSilaminn inşallah öyle bir felaket yaşamayız bir daha
SilMerhabalar.
YanıtlaSilO gece geç saatlere kadar uyuyamamıştım. O gece gökyüzünde yıldızlar bir değişikti. O depremde yaşamını yitirenlere rahmet, yakınlarına sabr-ı cemil diliyorum. Ve yazınızdan aldığım alıntıyı aşağıda paylaşma ihtiyacı hissettim.
"Bu çarpık gidişe bir son verecek, namuslu, adaletli, dürüst insanların çoğalmasını ve geleceğe umutla bakmak istiyorum. Çocuklarımız, torunlarımız daha güzel bir geleceği hak ediyorlar." Bu alıntıya katılmamak mümkün değil. Ancak, hala kötüler bildiğini okumaya devam ediyor, bazı zavallılar da bu kötülerin ateşine odun taşıyorlar.
Selam ve saygılarımla.
maalesef çok doğru söylüyorsunuz Recep Bey
Siloyyy yaaa off yazık ayşe ve ailesine yaa.
YanıtlaSilçok yazık oldu
SilKurallara uygun ev yapmayı madem bir türlü beceremiyoruz, birinci derece deprem bölgelerini iskana kapatmak lazım.
YanıtlaSilArkadaşınızın vefatına üzüldüm Allah rahmet eylesin. Veda etme şansı yakalamışsınız.
kesinlikle katılıyorum size
Silamin ruhu şaad olsun
Depremler ne yazıkki hayatımızda önlenemez felaketlerden biri önlenemeyen doğa olaylarına karşı elimizden geldiği kadar tedbirle yaklaşmalıyız maalesef bu konuda uslanmıyoruz. Her olan depremde enkaz altında saatlerce bekleyen canları düşündükçe ben nefes alamıyorum. Dünya da Türkiye'de olduğu kadar müteahhit yok. İnsanların en temel ihtiyacı olan barınma ihtiyacı suistimal eden insanların elinde olduğunu düşünüyorum.Umarım vicdanlı insanlara denk geliriz ve bir daha o günleri yaşamayız.
YanıtlaSilvicdanlı ve dürüst insanlara ihtiyacımız var
Silgüzel yorumunuza teşekkür ediyorum