Bisiklete binmenin bir yaşam biçimi olduğunu söylemişti yıllar önce katıldığı bir bisiklet turu sonrası sohbet ettiğim arkadaşım. Gökova Bisiklet Turu’na katılmıştı 200 bisikletli ile birlikte. Bu tura katılanların arasında sadece Türk bisikletçiler değil, Hollanda, Macaristan, Yunanistan, İngiltere’den de konuk bisikletçiler yer alıyordu. Beş gün süren bu bisiklet turu Muğla’dan başlamış, Ula, Akyaka, Ören, Mumcular, Bodrum, Datça’dan Marmaris’e kadar inişli çıkışlı 253 km yol bedallamışlardı. Geçilen her köy yolunun bir o kadar da macera barındırdığını anlatmıştı. Köy kahvelerinde durup soluklanılıyor, yerel halkla iç içe olunuyor, köyde yemek molası veriliyor, her gün farklı bir kamp alanında konaklanıyor. Turun amaçlarından biri bölgenin bisiklet turizmini geliştirmek, doğal güzelliklerinin yanı sıra yörenin konukseverliğini de tanıtmak olmuştu.

Bisikletle zaman geçirmeyi seven bir çocukluk geçiren arkadaşım, lise yıllarında o zamanki imkânlar içinde iyi bir bisiklete sahip olmak ve ona hakkını vererek kullanma hayalini gerçekleştirdiğinde işine, arabayla değil de bisikletle gitmeyi ve turlara katılmayı ihmal etmedi. Bisikletin bir felsefesi olduğuna inananlardan O. Gelip geçici bir hevesten ziyade bir yaşam biçimi olduğunu ve kızının da bunu görerek yaşamının bir parçası haline getirdiğinden bahsediyor. Bisikletin yaşamına renk kattığına, sağlık ve huzur getirdiğine değiniyor. “Bisiklet, yollarda asfalta bakmak yerine kuşları da görerek gitmemi sağladı” sözü ise beni heyecanlandırdı.

Gökova Bisiklet Turunun devam ettiği beş gün boyunca yeşillikler içinde, zaman zaman deniz kenarında, enfes manzaraların bir parçası olarak,  yoğun bir çiçek ve iyot kokusu içinde dağ tepe bisiklete binmenin güzelliğini bakın nasıl anlatıyor; yağmuru, soğuğu,  sıcağı aynı gün içinde yaşamak, kas yorgunluğunu cam gibi denizlerin serinliğinde atmak, yerel halkla sohbet etmek, yeni arkadaşlar tanımak, paylaşmak, çatısı gökyüzü olan bir ortamda günü geçirmek, perdallamaktan başka bir sorumluluğun olmaması, günün sonunda tüm bedensel yorgunluğunuza rağmen ruhen dinlenmek her şeye değer. Zaten 200 kişinin tek ortak hedefi o günkü parkuru en keyifli ve güvenli şekilde tamamlamak.

Bisikletle yol alırken çiçek kokularını kuş seslerini duyar, arada cam olmaksızın gerçek renkleri algılayabilir, arabayla ulaşamadığınız pek çok yere ulaşabilirsiniz. Otomobille giderken göremediğimiz ayrıntıları bisikletle pedallarken görmek mümkün. Bisiklet üzerindeyken fotoğraf çekimi yapabilir, bisiklete sabitlediğin özel donanımlı video kameralarla görüntü alabilirsin. Bisikletle diğer ulaşım araçlarıyla gidemeyeceğiniz yerlere ulaşabilir, yeni ve farklı parkurlar keşfedebilirsin. Doğa ile iç içesin, bu da insana olumlu enerji veriyor.

Bisiklete yeni başlayacakların öncelikle kendi vücut yapılarına ve kullanım amaçlarına uygun bisikletleri tercih etmeleri lazım. Dağ bisikletini mi, yol bisikletini mi seçecekleri, hangi vites türünü seçecekleri gibi bazı temel unsurlar bisikletçinin amacına bağlı olarak değişiklik gösterebilir. Doğru mekanik ve güvenlik donanımlarına sahip olmalılar. Mutlaka kask ve eldiven kullanmalılar. Trafikte biniliyorsa özellikle ülkemizde çok dikkatli olmalılar. En doğrusu, her bisikletlinin kendi deneyimini yaşayıp, zaman içinde kendi birikimini oluşturması.

Çeşitli İllerde düzenlenen bisiklet yarışlardan bahsettiğinde, Ünye’de yeni yapılan bisiklet yolu aklıma geldi. Bisiklete ve bisikletçiye ilginin bununla yeterli kalmaması gerektiğini düşündüm. Ünye’de neden bir Uluslararası Bisiklet Turu düzenlenmesin? Civar köyleri de güzergâha katarak güzel bir tur programı oluşturulabilir. Yarışların gerek organizasyon açısından gerekse sporcu açısından çok zor ve meşakkatli bir iş olduğu, başarıların çok büyük özveri gerektirdiği bir gerçek.  Bu işi profesyonelce yapmaya gayret eden genç arkadaşların desteklenmesi ve güzel işler başarmasına yardım etmek gerekir.

ÜNYEKENT

0 Yorumlar