Martı kahkahaları arasında yaptık sabah kahvaltımızı Ünye’de terasta. Onların neye güldüğünü asla bilemeyecek olmamız içimizdeki kahkaha hissine engel olamadı. Balıkçı kayıklarının çevresinde, kumsalda dolaşan martıların Ünye’de içerilere kadar girmesine şaşırdım. Belki de denizde yeterli balık kalmamıştı ve yemek aramak için evlerin üstünde dolaşıyorlardı. Martıların özellikle üreme dönemlerinde şehirlerde apartman çatıları ve benzeri yerlerde yuva kurabildiklerini ve  bu zaman zarfında da cırlak sesler çıkardıklarını okumuştum bir yerlerde. Bana kalırsa bu kahkaha sesleri onların keyifli olduklarının göstergesiydi.

 Pandemi dönemi kısıtlamalarına esneklik getirildiğinden beri düğün sezonu da açıldı Ünye’de. Akşam terasta otururken yine martılar geçti üstümüzden bu sefer korku dolu çığlıklar atarak. Martıların sürü halinde korku ile kaçıştıklarına şahit olmak üzücüydü. Bunun nedenini tahmin etmek hiç de zor değildi. Uzaklarda yapılan bir düğünden atılan havai fişeklerin sesi bize kadar geldi.


Havai fişekler, gürültü kirliliğinin yanı sıra çok değişik metalik elementlerin (alüminyum, baryum, bakır, stronsiyum, antimon, kurşun, magnezyum ve potasyum, azot dioksit, nitrik oksit ve benzeri bir çok element) doğada salınımına yol açıyor. Havai fişeklerin içerdiği kimyasallar, zehirli gazlar ve ağır metaller havaya karışarak, daha sonra suyu ve toprağı kirlettyor. Hem insanların hem de yaban hayvanlarının sağlığına ciddi zararlar verebiliyor. Bizler düğünlerde sadece bir kaç dakikalık görsel şölen yaşayalım diye, ömür boyu sürecek olumsuz etkilerini düşünmemek büyük bir bencillik.


 Cahit Sıtkı Tarancı “Bahar Sarhoşluğu” şiirinde;

 Süt beyaz bir martıyım açıklarda.

Gemilere ben yol gösteriyorum,

Buğday ve ilaç yüklü gemilere.

Bir kanat vuruşta bulutlardayım;

Bir süzülüşte vatanım dalgalar! diyor.


 İstanbul’da vapura bindiğinizde sizin elinize bakar martılar onlara atacağınız bir simit parçası var mı diye. Ne büyük zevktir, attığınız simidi havada yakalayan martıların dansını izlemek. İstanbul’da yapılacaklar listesinin en başlarında olmalı “Vapurdan martılara simit atmak”.

Martıların becerikli üst düzeyde zeki kuşlar olduğunu, iletişim ve yüksek ölçüde gelişmiş sosyal bir yapının karmaşık metotlarını sergilediklerini biliyor muydunuz? Ayrıca martılar bütün faaliyetlerinde toplumcudurlar, hep birlikte avlanır, dinlenir, leş arar ve kavga ederler. Çoğu birlikte yuva yapmayı tercih eder, bazen geniş koloniler kurarlar.

 Edip Cansever  “Manastırlı Hilmi Bey’e Birinci Mektup”ta ne de güzel söyler;

 Ve balkon demirinde bir martı, dedim ki

deniz şuralarda bir yerde olmalı
çıt yok
sanki dünyadaki bütün çay ocakları kapalı
ve göklerden tepelere inen bir sokak
ya da bir akarsuyum ben
denizse
şuralarda…
yok önemi bir iki gün kaldı martı
balkonda
deniz de öldü sonra, martı da…

6 Yorumlar

  1. martılar aç olunca cani de oluyorlar, biliyon muuu, insanların gözlerini oyuyorlar, gerçekten de, onun dışında çok şekerler yaa :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. yaaa caniliklerini duymamıştım ama çocukken Martılar diye bi film vardı babam izin vermemişti izlememize sanırım onda öyle korkunç bir hikaye anlatılıyordu :(

      Sil
  2. Ne guzel bir yaziydi.Benim calistigim semte de cok geliyorlar ve cigliklarini kahkahalarini duymak beni cok mutlu ediyor,sanki Istanbuldaymisim gibi.

    YanıtlaSil
  3. Tam dışarıdan martı kahkahaları geliyordu yazını okurken :)

    YanıtlaSil