Hepimizin hayatı bir koşuşturma ile geçip gidiyor ve biz buna bir dur diyemiyorduk. Kalabalıklar içinde savrulup duruyor bunun adına da yaşamak diyorduk. Başkalarının hayatına gösterdiğimiz ilgiyi kendimize ve ailemize göstermiyorduk. Hep gözümüz kim nereye tatile gitmiş, ne giyinmiş, nereye yemeğe gitmiş, ne almış, ne takıp takıştırmış bunlardaydı. Almalara doyamıyorduk, bu tatminsizlik hepimizi etkisi altına almıştı. Dolaplar dolmuş taşıyor ama biz göremiyorduk. Hep daha fazlasındaydı gözümüz.

Dünyamız bir anda değişti ve biz seyahat edemez, işe gidemez, dışarı dahi çıkamaz olduk. Kendimizle yüzleşmemiz işte o an başladı. Aynı dertten muzdarip tüm dünyada sınırlar kalktı, hepimiz tek olduk, aynı geminin yolcuları olduğumuzu fark ettik. Sevdiklerimizi kaybettik, hastalandık, gemimiz su aldı ve hep birlikte battık. Hepimiz bir aile olduk aynı acıları, sıkıntıları paylaşan.

O şımarıkça istediğimiz şeylerin aslında ne kadar gereksiz olduğunu gördük. Tıka basa dolu dolaplarımıza yeni bir ayakkabı almayı bırakıp, ihtiyaç sahiplerine yardım etmeye odaklandık. Çoklukların içinde sadeleşmeyi istedik, ihtiyaç duymuyorduk yeni bir şeyler almaya. Azalmanın tadını almaya başladık ufaktan. “En büyük zenginlik ihtiyaçsızlıktır” demişti bir düşünür.

Gün bizimdi uzun uzun zamanımız vardı hep o istediğimiz aklımızda kalanları yapabileceğimiz. Günler uzadı zaman kısaldı, çok çabuk geçmeye başladı zaman. Olumsuzluklara odaklananlar verilen bu zamanı da değerlendiremedi. Bir yılı geçti bu süreçte evde olan bir arkadaşım şunları söyledi “vaktim yok yapamıyorum diye söylendiğim hiç bir şeyi, evdeyken ve vaktim sadece bana kalmışken de yapamadım” dedi.

Bu hızlı geçen zaman içinde yetebilenler, bilincini ve duygularını bir üst seviyeye taşıyabilenler oldu. Bir kısım da isyan etti, bunaldı, eşinden boşandı, çocuklarıyla dalaştı, kendini sevemedi. Olanla yetinmeyi bilenler, razı gelen, akışa kendini bırakabilenler ise umutla bakabildi geleceğe.

Bu sürecin galipleri azalmayı başaran, kendine ve sevdiklerine hayatı daha da güzelleştirebilen, azla yetinmeyi bilen ve kendini keşfedenler olacak. Belki de kendi hayatımıza odaklanarak kendimizi doğurma zamanımız gelmişti artık. Zorlu hayat koşulları ve sıkıntılar bizi silkeleyip kendimizi getiren ve hayatı duymamızı sağlayan etkenlerdir.

İnsanlık için bir inzivaya çekilme, bir içe dönüş, yalnız kalma ve hayata kulak verme zamanı gelmemiş miydi zaten?


16 Yorumlar

  1. Ne kadar güzel bir konuya değinmişsiniz. Gerçekten de birçok dünyevi ama anlamsız olanlarından kurtulmak için farklı ve bir anlamda faydalı bir süreç oldu. Tabi dediğiniz gibi psikolojik olarak kaldıramayan çok fazla insan da oldu.. Umarım her şey normale döndüğünde bazı şeyler de eskiye dönmez ve onlar orada kalırlar:-)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. umarım öyle olur
      teşekkürler güzel yorumun için
      sevgiler

      Sil
  2. .
    Harika bir yazıydı. Tamamen katılıyorum. Şerrin içindeki hayrı görmek, krizi fırsata çevirmek, sadeleşemek, yardımlaşmak, kendini gerçekleştirmek ve daha nicelerini tadanlara selam olsun🙏😍🌺🧿🤗😊🤚

    YanıtlaSil
  3. Ne kadar doğru tüm yazdıklarınız. Tam da öyle oldu. Kaleminize sağlık 🤗
    "İnsanlık için bir inzivaya çekilme, bir içe dönüş, yalnız kalma ve hayata kulak verme zamanı gelmemiş miydi zaten?"
    Çoktaan gelmişti çoktaan..
    Sevgiler 🦋

    YanıtlaSil
  4. Her bir cümlesini "ne kadar doğru" diyerek okudum...
    Azalmak ve başkasına bakmaktansa kendi içimize dönme zamanı gelmişti. Ne mutlu ki bu süreci kendine dönerek, iç sesine kulak vererek geçirene.
    İyi bayramlar, iyi akşamlar. :)

    YanıtlaSil
  5. İzninizle bu yazıyı saklamak isterim, belki yıllar sonra bile bu dönemin duygusunu hatırlamamızı sağlar.
    Sevgiler.

    YanıtlaSil
  6. Çok güzel anlatmışsın.

    YanıtlaSil
  7. Harika bir yazı olmuş. Dediklerinin hepsine katılıyorum.

    YanıtlaSil