Küllerinden Yeniden Doğmayı Başaran Bir Kadın; Ümran
Zerrin Dağcı’nın Geçmiş
Zaman Bahçesi ve Evvel Zaman Hikayeleri’nden sonra yeni romanı “Rüyalar, Aşk ve Hüzün” Destek Yayınlarından Mayıs ayında
yayımlandı. Roman
kitapçı raflarında ve internet satışlarında okurlarını bekliyor.
Bugünü anlayabilmek
için dünü bilmek gerektiğine inanan bir yazar Zerrin Dağcı. Aile büyüklerinden
dinlediği anıları, sözlü tarihi yazıya aktarıyor ve ortaya akıcı, merak
uyandıran titiz bir çalışmanın meyvesi olan son kitabı “Rüyalar, Aşk ve Hüzün”
çıkıyor.
Yazarın 1889 doğumlu olan ve 100 yaşında
aramızdan ayrılan büyük halası Ümran’ın hayat hikayesinde geçmişe yolculuk
yapıyoruz. Osmanlı İmparatorluğu’nun dağılma sürecine rastlayan ilk gençlik yıllarından başlıyor roman. Ailesinin
hikayesi Balkanlardan Şumnu ve Selanikten Boyabat’a uzanıyor. Ümranın İstanbul’da
ve Ankara’daki yaşamının izlerini sürüyoruz Romanda.
ÖNEMLI
KARARLAR ALMADAN ÖNCE
DUYGULARINIZI
BIR SANDIĞA KILITLEYIN
Mülkiye
mezunusunuz, yazar, televizyon programcısı, editör, protokol ve iletişim uzmanı
gibi bir çok titriniz var. Siz kendinizi en çok hangisine yakın görüyorsunuz,
nasıl tanımlarsınız kendinizi?
Bunların hepsi benim
için çok önemli. Hepsinden farklı tatlar alıyorum. Mülkiye hayalimdeki okuldu,
ilkokul 5'te Mülkiye'de uluslararası ilişkiler okumaya karar vermiştim.
Kazanınca dünyalar benim oldu.
Televizyon programı
yapmak, kamera karşısında olmak çok keyifli. Üstelik çok sevdiğim edebiyatla
ilgili bir program yapıyordum. Klasikler, yazarların hayatları, uzunca süren
bir araştırma faslı çok güzeldi. Bunların hepsi zaten beni besleyen
konular. Program şu an yayında değil ama tekrar başlayacağını umuyorum.
Editörlük farklı bir
dal. Bu konuda çok fazla tecrübem yok. Ankara Üniversitesi Yayınlarından çıkan
Avrupa Birliği ile ilgili bir kitabın üç editöründen biriyim. Yani editörlük
tecrübem tek kitapla sınırlı. Fakat bundan sonra olacağını düşünüyorum.
Protokol ve iletişim
konusunda Bakanlıklarda, derneklerde ve çeşitli kuruluşlarda konuşmalar
yapıyorum. Davranış kuralları ve protokol çok önemli konular. Bizde bu konu
maalesef hafife alınır ama hem kamusal hayat hem de günlük hayat kurallar
dahilinde yaşanır.
Etkili iletişim ise
herkese gereklidir. Bizde iletişimle konuşma karıştırılır. Oysa ikisi
farklıdır.
Bir de yazarlık var tabii. Kendimi
konuşarak olduğu kadar yazarak da iyi ifade ettiğime inanıyorum. Rüyalar Aşk ve
Hüzün edebiyat alanında üçüncü kitabım.
“Küllerinden yeniden doğmayı başaran bir kadın Ümran” diyorsunuz. Hayata
Hüsniye olarak gözünü açan ve Ümran adını almayı başardığında 10 yaşındaymış ve
kendi kararlarının arkasında durabilen akıllı ve güçlü bir çocukmuş değil mi?
Ümran Halam herkesin örnek alması
gereken bir kadındı. Hem çok güzel hem de çok zorlu bir hayatı olmuş. Rumelili
bir ailenin kızı olarak dünyaya gözlerini açmış. Babası subaymış. Aile iki
erkek çocuğuna ve tek kızına eşit imkanlar sunmuş. Babası kızının on
yaşındayken Hüsniye olan ismini Ümran olarak değiştirmesine karşı çıkmamış,
kendi seçtiği erkekle evlenmesine onay vermiş. Halam hep aklıyla hareket etmiş.
Bize, ‘önemli kararlar almadan önce duygularınızı bir sandığa kilitleyin, öyle
düşünün’ derdi. O da hep çok iyi düşünüp, tartıp, karar vermiş ve kararlarının
da arkasında durmuş, hiç de pişman olmamış. 1911 yılında herkesin kaderine razı
olduğu dönemde kocasından ayrılmaya karar vermiş.
ÜMRAN’IN
HAYATI BUGÜNÜN GENÇLERINE ÖRNEK OLSUN
Büyük halanızla büyümek sizin hayatınızı nasıl yönlendirdi?
Halam yaşamayı çok seven biriydi. Sanata
düşkündü. Ekim ayı gelmeden, ‘tiyatrolarda yeni oyun var mı’ diye sorardı.
Tiyatro, opera ve baleyi çok severdi. Sinemaya gider, yeni filmleri takip
ederdi. Bize eskiden okuduğu kitapları anlatırdı. Evin içinde de çok şık
gezerdi. Terlikleri hep topukluydu. Dünyayı gezmişti. Tur şirketlerinin
gezilerine tek başına katılırdı. Gittiği ülkelerde mutlaka konser, bale ve
opera izlerdi. Böyle biriyle aynı evde yaşamak insana çok şey katıyor. Çok şey
görüyor ve öğreniyorsunuz.
Fransızca konuşan, piyano ve ut çalan, çok şık giyinen, bilgili, görgülü
iyi yetişmiş bir kadın Ümran. O dönemlerde genç bir kadının bu donanımını
görünce ister istemez günümüz gençleriyle karşılaştırıyorum. Bu konuda sizin
düşüncelerinizi öğrenebilir miyiz?
O zaman hayat belirli bir kesim için
farklı akıyormuş. Belirli kesim derken eğitimli ve çocuklarının eğitimine önem
veren ailelerden bahsediyorum. O kesimin insanları, daha zarif daha farklı bir
hayat sürüyorlarmış. Çocuklarına imkanları çerçevesinde iyi bir eğitim
aldırıyorlarmış. Çocuklar eğitimlerinin yanı sıra yabancı dil, resim ve müzik
dersi de görüyorlarmış. Hayat hep değişiyor. Bugün de aileler yine imkanları
dahilinde çocuklarını iyi yetiştirmeye çalışıyorlar. Bana göre günümüz gençleri
biraz sabırsız.
Her şeyin hemen ve çok çabuk olmasını
istiyorlar. Bu bizim nesilde de kısmen böyleydi. Eskilerde biraz daha tevazu,
yetinmek, çok çalışarak hedeflerine ulaşma arzusu varmış. Her neslin yaşam
algısı ve kaygısı farklı.
Ümran’ın hocasının “okuyup da Babıali’de katibe mi olacaksınız?” sözünü
unutmayıp bunu gerçekleştirmek için girişimde bulunması etkileyiciydi. Bu
romanla sizin kadınlara vermek istediğiniz mesajları anlatabilir misiniz?
19. yüzyılın sonlarında doğmuş, 20.
yüzyılda yaşamış ve büyük mücadeleler vererek hayatını düzene sokmuş bir
kadının hayatını bugünün gençlerine örnek olsun diye yazdım. Ümran Halam çok
daha zor şartlarda bu mücadeleyi vermiş bir kadın. Okulda öğretmeninin bu sözü
onu sindirmemiş tam tersi, onu başarıya götürmüş. Şu an şartlar öyle değil.
Halam o günün koşullarında pek çok şeyi başarmış. Cumhuriyetin kurulmasıyla
birlikte kadınlar pek çok batılı ülkeden daha önce sosyal ve siyasal haklara
kavuştular. Şimdi kadınlar daha şanslılar. Yeter ki haklarını bilsinler ve
sahip çıksınlar.
HAYAL
ET VE ÇOK ÇALIŞ, SAKIN PES ETME
Hayatta dik durup, hayatını iyi yönetmeyi başaran bir halanın yeğeni
olarak sizin de hayatınızda buna benzer maceralar var mı?
Hayatımın büyük bölümü
o zamanki durumum nedeniyle yurt dışında geçti. Bu nedenle üniversiteyi
bitirdiğimde başlamış olduğum Kültür Bakanlığındaki görevime sekiz ayda veda
etmek zorunda kaldım. ABD’de, siyah Afrika’da, Avustralya’da
ve Avrupa’nın pek çok ülkesinde yaşadım. Tekrar çalışmaya başladığımda yaşım
otuz sekizdi ve iş yerim Ulaştırma Bakanlığı’ydı. O dönemde herkes bana
gülümsedi, ‘herkesin emekli olduğu yaşta çalışmaya başladın’ dediler. Tabii ben
doğru bildiğim yolda devam ettim. Fakat bir süre sonra bürokrasinin bana göre
olmadığını anladım.
Bakanlıkta çalışırken hep bir
üniversitede Diplomatik Muhaberat dersini vermenin hayalini kuruyordum. Hatta o
hayale kendimi o kadar kaptırdım ki kitaplar aldım, notlar tuttum, dosyalar
açtım, bu dersi verenlerle konuştum. Sonra bir mucize oldu ve Gazi
Üniversite’sinden teklif aldım. Daha sonra Mülkiye’de Uluslararası İlişkiler
bölümünde uzun yıllar hocalık yaptım. En son Atılım Üniversitesinde aynı dersi
verdim.
2011 yılında içimde kalmış olan yüksek
lisans yapma arzum depreşince Mülkiye’de mastıra başladım. Tezim başarılı bulundu
ve o hayalimi de gerçekleştirmiş oldum.
Televizyon üniversiteden bu yana
hayallerimi süslüyordu. 2013 yılında Kanal B’de Kitap Dünyası programına dahil
oldum ve uzun yıllar klasikler köşesinde bir yazarı ve kitabını tanıttım.
Hayat felsefem şudur: “Hayal et ve çok
çalış, sakın pes etme”. Bu sanırım halamdan bana geçmiş bir davranış biçimi.
Mülkiye’nin Uluslararası İlişkiler Bölümünden mezun olduktan sonra
Bern, Dakar, Bükreş, Roma, Flibe, Antwepen, Huston, Lüksemburg ve Melborne’da
yaşadınız. Sizin hayat yolculuğunuz oldukça renkli olduğunu görüyoruz.
Otobiyografinizi yazmayı düşünüyor musunuz?
Hayatımın büyük bölümü farklı ülkelerde
ev kurup, ev toplayarak geçti. Tabii ki bolca da anı birikti. Otobiyografik
olmasa da bu ülkelerde geçen romanlar yazmak istiyorum. Şu an başlayıp bir
kenara bıraktığım bir roman taslağım var. Ankara, İstanbul ve Bükreş’te
geçiyor. Bir de Avustralya ve Türkiye’de geçen bir roman düşünüyorum.
Kitabınızın imza günü, lansmanı veya söyleşisi olacak mı? Malum bu
karantina günlerinde online bir etkinlik düşünüyor musunuz?
Kitabım korona günlerine denk geldiği
için sadece sosyal medya ve instagram canlı yayınlarıyla tanıtımını yapabildim.
Satış grafiğinden memnunum. Ortam eski haline dönünce sohbet toplantıları, TV
programları ve imza günlerim başlar diye ümit ediyorum. Şimdiden Ankara
dışındaki şehirlerden teklif alıyorum.
Yazar
Gülşah Elikbank’ın kitap ile ilgili yorumu “Bir
kadının âşık olduğunda neleri göze alabileceği ve kalbi kırıldığında neleri
feda edebileceğine dair gerçek yaşamdan ruha işleyen farklı bir hikâye sunuyor
bize Zerrin Dağcı. Akılla kalp arasındaki husumete güzel bir ışık vuruyor bu
romanla.” Gülşah Elikbank ile
dostluğunuzdan bahsetmek ister misiniz?
Gülşah Elikbank benim arkadaşım. Çok
çalışkan, çok gayretli ve çok başarılı bir yazar. O da kendi kendini
yaratanlardan. Türkiye’de ilk edebiyat temalı oteli açan kişidir. Otel İzmir’de
ve her oda bir yazarın ismini taşıyor. Odanın içinde de yazara ait özel eşyalar
vitrinlerde sergileniyor. Gülşah sağ olsun beni kırmadı ve arka kapağa katkıda
bulundu.
Röportaj için çok teşekkür ediyorum. Birlikte canlı yayında da
söyleşi yapmamız dileğimle.
Asıl ben teşekkür ederim. İnşallah bir
gün canlı yayında da birlikte olabiliriz.
4 Yorumlar
oo eskileri eski insanları yani okumak çok keyifli oluyoo okunur bu daaa. bu arada, sen galibağa feriha hanım öykümün sonunu merak ediyoduun, geldi yaneee :)
YanıtlaSilferiha hanımın hikayesi güzeldi emeğine sağlık
SilVaooovv etkileyici 😊
YanıtlaSilkesinlikle
Sil