BenDeniz ile Rengarenk Gülümseyin
Hafize
Şentürk Süalp’in ilk romanı “BenDenİz” Sapiens Yayınlarından 25 Mayıs günü Instagram canlı yayını lansmanı ve imza günü
ile satışa çıktı. Romana sapiensyayinlari.com adresinden ulaşabilirsiniz.
Deniz’in çok sevdiği taze demlenmiş çayı alın elinize, eve
yayılan kokunun verdiği huzur ile okumaya başlayın romanı. Bir kaşık su olmaktan çıkıp, uçsuz bucaksız bir okyanusa
ulaşan bir kadının hayat yolculuğuna tanık
oluyoruz. Hayatının akışını değiştirme cesaretini gösterip güçlü ve kendine güvenen
bir kadına dönüşen Deniz’in bu yolculukta aşkı bulmasını, başarıya koşan iş hayatını, büyük
kayıplarını, kazançlarını ve evlat özlemini içimiz titreyerek okuyoruz.
Okurlara
kendinizi tanıtabilir misiniz Hafize Şentürk Süalp kimdir, bir roman yazmaya nasıl karar
verdi?
1971 yılında Zonguldak’ta doğdum. 1989 yılında üniversite için Ankara’ya geldim. Kimya eğitimi aldım fakat mesleğimi yapmadım.
Bir Network Marketing firmasında bağımsız dağıtıcı olarak çalışmaya başladım.
Kendimi tanıma sürecim de bu dönemlere rastlar.
Roman
yazmaya karar vermem yedi, sekiz yıl kadar önceydi.
Okuduğum bir kitaptan çok etkilendim ve "insanın duygularını bu şekilde
anlatabilmesi nasıl güzel bir
histir” dedim eşime. O da “sen de denesene duygularını yazmayı” dedi. Sonra blog yazmaya
başladım ve ardından BenDenİz’in yazım süreci de başladı. Yazmanın gerçek bir
şifalanma yöntemi olduğunu düşünüyorum.
“Ayaklar, uçmak için kanatlarım varken
sizi neden arayayım?” Frida Kahlo
“BenDenİz” İLHAM OLSUN OKUYANA
Bu
ilk kitabın doğumu nasıl oldu,
sancılı mı, bir avazda mı?
Biraz sancılı oldu. Kitabımın taslağını yazmaya başladıktan
bir süre sonra anne oldum ve ara verdim. Kızım biraz büyüdükten sonra tekrar
yazmaya başladım. Bitirdim... Belgeler, anılar niteliği taşıyan taslağı roman formatına dönüştürmek için baştan yazdım. Bir yazarın en zor sınavlarından biriydi
bu bence...
Okurlara
bu kitapla ne vaat ediyorsunuz, “Ben Deniz” kitabını neden alsın okurlar?
Hiçbir şey vaat etmiyorum aslında. İnsanların
kendilerine vaatlerde bulunmasını sağlayacak ilhamı vermekle daha çok
ilgileniyorum. Hayatımın çok zor yıllarını yaşadığım bir dönem
oldu. Çok genç ve tecrübesizdim. Böyle bir kitap o yıllarda elime geçse
kendimi daha iyi hisseder ve daha güçlü olmakla ilgili ilham alabilirdim. Sonuç
olarak bu kitabı tek bir niyetle yazdım. Yaşamıyla ilgili soruları olanlara
cevaplarını getirecek bir aracı olmak. Zira beklediğimiz cevaplar bazen çok
basit bir reklam filminden, okuduğumuz bir romandan, belki de yerde bulduğumuz
küçük bir kâğıt parçasından da gelebilir...
“İçimde kırk kadın, kırkı da yabancı, kırkı da öteki…”
Frida Kahlo
Kitap
bir kurgu mu yoksa gerçek hayat hikâyesi mi? Kitapta anlattığınız kadın Deniz
nasıl biri?
Deniz karakterini oluştururken elbette doğduğum ve büyüdüğüm
coğrafyadan mesleğimden, yaşadığım aşktan, korkularımdan, sevinçlerimden ve
hayatı gördüğüm pencereden bir harman yaptım. Bütün bunlara kurgusal bölümler de
ekleyerek Deniz karakterini ortaya çıkardım. Aslına bakarsanız çevremizde o
kadar çok Deniz var ki... Okurlarımı, kendi içlerindeki Deniz’i bulmaya ve onunla yüzleşmeye davet ediyorum bir bakıma.
SEVGİ ENERJİSİ
SİZİ MUCİZELERE YAKLAŞTIRIR
Kitabın kapağı da çok ilgi çekici. Gri bir merdiven ve üzerindeki rengarenk bir
bileği taşı. Bu fotoğrafın sizin için
özel anlamından ve hikayesinden bahsedebilir
misiniz?
Her ikisi de çocukluğumun en taze anılarından aslında.
Babamın bahçe işlerinde kullandığı bu merdiven, kışın kar yağdığında biz
çocukların oyuncağı olurdu. Her yeri yokuş olan Zonguldak’ta üzerine oturup
kayardık ve çok eğlenirdik. Bileği taşı da çocukluğumun en tanıdık bahçe
araçlarındandı. Zamanla merdiven gerçek amacına hizmet etmeyecek kadar
eskidiğinde babam bileği taşını ona monte etti. Zonguldak’taki evimizin
bahçesinde duruyor. Ailemi ziyaret etmek için Zonguldak’a gittiğimizde çok
yakınım olan ve fotoğraf konusunda muhteşem işler çıkaran arkadaşım Sema Ercan
Çakır BenDenİz’e şimdi kapak olan kareyi yakaladı. Ayrıca
Deniz’in aşkıyla ilgili kapağa bir gönderme de var kitapta. Şimdi
bahsetmeyelim, henüz okumamış olanlar için sürpriz olsun. Okurlar tarafından
çok ilgi gördü kapak gerçekten. Böyle güzel kareleri yakalayan arkadaşımın
fotoğraf sergisini bekliyorum heyecanla.
Mucizelere
inanıyor musunuz? Hayatınızın mucizesi nedir?
Kesinlikle inanıyorum. Mucizeler saf sevgi enerjisiyle
kendini gösteriyor diye düşünüyorum. Korku enerjisiyle atılan adımlarla
mucizelerden ne kadar uzaklaşıyorsak, sevgi enerjisiyle de mucizelere o kadar yaklaştığımıza
inanıyorum.
“Bir gemi limanda güvendedir. Ama geminin amacı bu
değildir.” Paulo Coelho
MASKELERİN ARDINA SAKLANMADAN KALBİNİZİN SESİNİ DİNLEYİN
Deniz
“rahim istemese de yürek bir bebeği evlat yapabilirdi”
diyor. Çok etkileyici bir cümle bu evlat edinmek hakkında düşüncelerini
öğrenebilir miyim?
Evet. Anne olmak için ille de rahme ihtiyaç yok. Sevgi dolu
bir kalp de bazen yeterli olabiliyor. Bu şekilde anne olan çok sayıda kadın
var. Bir arkadaşımın annesinden duymuştum. Bu tür durumlarda sembolik doğum
denilen bir yöntem uygulanırmış. Bebek anneyle buluşmadan önce annenin üzerine
bir şal atılır, bebek şalın üstünden verilip aşağıdan alınarak anneye “bebeğin doğdu” denir ve kucağına
verilirmiş. Böylece anne çocuk arasındaki ilk bağ kurulurmuş...
Hayatınızdaki
kayıplar size neler kazandırdı?
Kayıplarla gelen mesajlara odaklanarak belki dersler
çıkarabilir, belki de kendimizi sorgulamayı düşünürüz. Kişisel olarak
kazanımlar elde ederiz. Kendi sınırlarımızı ve gücümüzü keşfederiz.
“Hayatla kavga değil, dans edeceksin” diyor
roman kahramanımız. Nasıl başaracağız dans etmeyi hayatla?
Kabulde kalarak. Yaşamın ritmine uyum sağlayarak. Müziğin
etkisine bedenimizi bırakır gibi hayatın akışına teslim olarak. Doğru enerji kanalında kaldığımızda aynı
frekanstaki enerjileri davet ederiz hayatımıza. Hayatla savaş halindeysek,
savaşmak zorunda kaldığımız gerçekleri davet ediyoruz yaşantımıza diye
düşünüyorum. Nasıl evimiz mahremimizse ve bize zarar vereceğini düşündüğümüz
kişileri evimize davet etmiyorsak, aynı şeyi ruhumuz, bedenimiz ve hayatımız
için de yapabilmek gerekir gibi geliyor bana. Bizler beşeriz ve elbette
şaşacağız. İşte bu şaşmaların ardından gelen öğretiye kulak vermeliyiz. Sanırım
bu şekilde hayatla iyi bir dans eşlikçisi olabiliriz.
Deniz, hayatından mazeretleri çıkarıp, yerlerine
nedenlerini koydu ve başarıya ulaştı. Çok da kolay bir şey değil bu yaptığı,
bunu başarmak için sizin önerileriniz nelerdir? Bazen bir şeyleri çok isteriz. Kariyer gibi, sağlık
kazanımları gibi, kilo vermeyi istemek gibi... Sayısız örnek var bu şekilde.
Bir şeyi istemekle, o şeye ulaşmak konusunda kararlı olmak arasında fark var
diye düşünüyorum. İstemekle yetinen birinin en ufak bir engelde zihni çok
sayıda mazeret üretir. İşin ilginç tarafı, bu mazeretler çok da geçerli görünür.
Çünkü insan egosu başarısızlığını kendisi dışındaki nedenlere bağlamaya
yatkındır. Aynı kişi istediği şeye ulaşmak için kararlıysa mazeret gibi görünen şeyler
bir anda nedenlerine dönüşür. Örneğin, kariyeri için özel eğitim alması gereken
biri, “evde iki tane küçük kızım var bu eğitimlere katılmam çok
zor olur” diyorsa haklı görünen mazeret üretiyor demektir. Aynı kişi eğer kararlıysa, “kariyerime yatırım yapmam gerek çünkü geleceğini
düşünmem gereken iki kızım var” diyecek ve
eğitim saatinde kızlarının bakımına destek olacak birilerini mutlaka
bulacaktır. Başarıyla vazgeçmenin arasındaki ince çizgi bu diye düşünüyorum iki
durumu da deneyimlemiş biri olarak.
“İnsanı en acıtan şey hayal kırıklıkları değil,
yaşanması mümkünken yaşayamadığı mutluluklardır.” - Fyodor Mihailoviç
Dostoyevski
Deniz evliyken, evli birine aşık oluyor bu konuda
eleştiriler aldınız mı?
Deniz çok genç yaşta bir
evlilik yapıyor. Hayatın çok başında... Kendini keşfe çıktıktan
sonra büyük bir cesaret örneği göstererek hayatının sorumluluğunu alıyor.
Dürüst davranıyor. Yaptığı hataların da, aldığı kararların da dimdik arkasında
duruyor. Bir insanın en büyük haksızlığı kendine
yapabileceğini o yıllarda fark ediyor. Ne kendine ne de bir başkasına haksızlık
etmeden dürüstçe, maskelerin ardına saklanmadan kalbinin sesini dinliyor.
Romanın yolu açık olsun, çok teşekkür ediyorum bu röportaj için hayallerinizin her zaman
gerçek olmasını diliyorum. Devam romanı veya yeni bir roman olacak mı?
Evet.
Birinci kitapta adı bile olmayan karakterlerden biri ikinci kitabın ana karakteri
olacak. Kurgusu hazır. Yine gerçeklere dayalı bir roman olacağı için röportaj
yapmam gereken kişiler var. Yakın bir zamanda da yazmaya başlayacağım
sanırım.
BenDenİz’e
gösterdiğiniz ilgi ve güzel dilekleriniz için çok teşekkür ederim.
1 Yorumlar
sempatik geldi, yazma süreci de ne zor olmuş yaa :) bi dee, sen sevmiştin galibaa, feriha hanım geri döndüü, son yazımda :)
YanıtlaSil