DÜNYAYA MEYDAN OKUYAN GENÇ
Sizi bugün pırıl pırıl bir gençle tanıştırmak istiyorum. Daha 18
yaşında olmasına rağmen hedeflerinin ve yaptıklarının büyüklüğü ve coşkusu
benim içimi umutla doldurdu. Eminim siz de onunla yaptığım söyleşiyi okuyunca
“Berfin gibi gençler olduğu sürece ümidimiz hep olacak” diyeceksiniz.
Berfin’in hikâyesi
Mardin’in Nusaybin ilçesinde başlıyor. Öğretmen baba ve ev hanımı annenin altı
çocuğundan biri. Üniversite öğrencisi Berfin, 2016 yılında girdiği “Moleküler Biyoloji ve Genetik” bölümünde
okuyor. Daha lise yıllarında bilim alanında birçok makale çevirmiş, astronomi, resim, tiyatro, fotoğrafçılık ve müzikle ilgileniyor.
Amaçlarından biri de gençlere ve çocuklara hayal kurmayı ve araştırmayı
öğretmek.
“FUTURE SCİENCE TEAM” BİLİMSEVERLERİ BİRARAYA GETİRECEK
Birçok etkinlikte ve projede yer alıyorsun. Bunlardan bize bahsedebilir
misin? Berfin’in bir günü nasıl geçiyor? “Her şeye nasıl yetişiyorsun?”
diyenlere cevabın ne oluyor?
Öncelikle merhaba Fatma
Abla, benimle bu sohbeti gerçekleştirmek istediğiniz için teşekkür ederim.
Vaktimin çoğunu takip
edebildiğim etkinliklerde ve gönüllülük projelerinde yer almak için harcıyorum
gerçekten. Her ayın başında o ay gerçekleşecek etkinlikleri listeleyip, bana
maksimum kazanımı sağlayacak olan etkinlikleri seçiyorum ve ardından
hangilerine gidebileceğimi düşünmeye başlıyorum. Tabii burada devreye maddi
durum, etkinliğin gerçekleştiği il, etkinliğin tarihi ve sınav tarihlerime
yakınlığını iyi değerlendirmem gerekiyor. Genelde Uzay ve Doğa Bilimleri
üzerine olan etkinlikleri takip ediyorum çünkü ilgi alanım bu.
Son zamanlarda en fazla
duyduğum şey “Sürekli bir yerdesin, bunlara nasıl yetişiyorsun? Yorulmuyor
musun?” gibi sorular oluyor kesinlikle. Ben de beni dışarıdan gören biri olsam
aklıma “Bu kızın okulu, dersi yok mu? Parası da mı bitmiyor?” gibi sorular
gelirdi. Etkinlikler ve dersler dışında, bilim yazarlığı ve çevirmenlik de
yapmaya çalıştığımı düşününce her şeye yetişmek gerçekten zor oluyor ve aldığım
tepkilerin de haklı olduğunu düşünüyorum çünkü gerçekten bazen işleri vaktinde
yetiştiremiyorum. Bu da benim şu an en büyük problemim olabilir.
Etkinliksiz bir haftada bir
günüm, derse yetişmeye çalışmakla başlıyor çünkü muhtemelen önceki gece çok geç
uyumuşumdur. Ders aralarında bitirmem gereken kitapları okuyorum çünkü bloğuma
kitap önerileri yazmayı çok önemsiyorum ve son girdiğim kitap yazısından sonra
4 kitap biriktirdim, fakat henüz blog yazılarını yayınlamadım. Ders çıkışında
kütüphanede çevirmem veya yazmam gereken yazılarla ilgileniyorum, ya da ders
çalışıyorum.
Koordinatörlerinden biri
olduğum Future Science Team ekibi ile son zamanlarda çok ilgilenmem gerekiyor
çünkü ciddi bir hızda büyüme döneminde olan bir platform. Web sitesi kurmak ve
her ilden bilim severleri bir araya getirip bilimsel aktiviteyi artırmak
amacıyla çalışıyoruz ve şu an koordine eden sadece iki-üç kişi olduğumuz için
bu yolda çok fazla sorumluk üstleniyoruz. Her akşam onun görüşmelerini yapıp,
değerlendirme yapıyorum. Blog yazılarını ve mail yanıtlarını gece yazıyorum
çünkü yurtta kaldığım için oda çok sessiz oluyor, daha dingin oluyorum. Hala
yayınlanmayı bekleyen etkinlik, kitap yorumu ve öneri blogları var ve bu ay
daha fazla etkinliğe katılmayıp tamamen derslerimle, blog yazılarıyla ve
hazırlamam gereken konuşmalarla ilgilenmeyi düşünüyorum. Çünkü bir etkinlik
için hafta sonumu ayırdığımda, şehir değiştireceğim için tüm hafta heyecanlanıp
kendimi oraya hazırlıyorum ve hiçbir işime tam olarak odaklanamıyorum.
Derslerim çok yoğun değil, hatta perşembe ve cuma günleri dersim yok
diyebilirim. Bu nedenle hafta sonları şehir değiştirmek beni pek zorlamıyor.
Eğer gideceğim yerde kalacak yerim varsa bir gün erken gidebiliyorum hatta.
HERŞEYE YETİŞMEK İÇİN ZAMAN YÖNETİMİ ÖNEMLİ
“Her şeye nasıl
yetişiyorsun?” diyenlere cevabım; “Hiç uyumuyorum!” oluyor. Hatta dün gece daha
az uyusaydım bu röportajı daha erken yayınlamış olabilirdik. Çevremde ben kadar
aktif olan arkadaşlarımdan öğrendiğim en önemli şey zaman yönetimi oldu; şu an
zamanımı çok iyi kullandığımı iddia edemem fakat nasıl yapacağımı biliyorum ve
deniyorum. Artık boş veya uykuda geçirdiğim zaman gerçekten çok çok az. Günün
hangi saatinde neyi yapacağımı günün başında belirliyorum ve her gün bu plana
daha fazla uyduğumu görebiliyorum. Bu şekilde yazı işlerini vaktinde
yetiştirebiliyor, derslerime çalışabiliyor ve bilimsel etkinliklere
katılabiliyor veya etkinlik düzenleyebiliyorum. Geçen sene daha az sorumluluğum
ve daha fazla vaktim olmasına rağmen bu sene notlarım çok daha iyi. Bu da
düzenin önemini gösteriyor bana. Eğer bu şekilde ilerleyebilirsem bu ay sonuna
kadar üç okulu ziyaret edip sunum yapma planım da sorunsuz gerçekleşebilir.
GELECEK BLOGDA
Blog yazarları çalıştayında yüz yüze tanışma imkânı bulduk seninle. Daha
önce Evrengünlüğü.net’te Gelecek Vadeden Bloglar Listesinde yer aldın ve Evren Soyuçok ile
canlı YouTube sohbeti yaptın. Tüm bu gelişmeler blog yazarlığı konusunda seni
nasıl etkiledi?
Sizi tanıma fırsatı
bulduğum için kendimi şanslı hissediyorum. Gelecek Vadeden Bloglar Listesinde
bulunmak, aslında blog yazarı olmayı düşünmeden başladığım bir yolda iyi bir
blog yazarı olma aşkıyla yürümeye başlamamı sağladı çünkü işini bu denli iyi
yapan insanlar tarafından takdir edilmek, bana da bu işi en iyi şekilde yapma
ilhamı veriyor. Evren Abi ile yaptığımız YouTube sohbeti de benim için ilkti,
bu ilkler bana bu işin değerini görme fırsatı verdi. Sizler gibi uzun zamandır
blog yazan insanlardan öğrenecek çok şeyim olduğunu düşünüyorum ve elimden
geldiğince tanıklık etmeye ve öğrendiklerimi başka gençlere aktarmaya
çalışıyorum. “Gelecek Blogda” mottosu bence çok önemli çünkü birilerinin bu
meşaleyi işin erlerinden sonra gençlere aktarması gerekiyor. O gençler de
kendilerinden sonra gelecek olanlara aynı şekilde…
Çünkü blog yazmak sadece
blog yazmak değil. Daha iyi ifade etmem gerekirse, bir şeyler yazmak onu sadece
öylece yazmaktan ibaret değil. Kendi içine dönme, özgün bir şeyler oluşturma
süreci, onu oluşturmak ve ardından doğru yere ulaştırmak, paylaşmak ve ortak
bir kültürü beslemek çok değerli şeyler ve bana çok şey kazandırdığını bu
açıdan fazlasıyla hissediyorum.
KENDİNİZİ GELİŞTİRMEK İÇİN ARAŞTIRIN, SORU SORUN
Astrobiyolog olma hedefine giden
yolda Berfin neler yapıyor?
Berfin lise yıllarından
beri bu alanda araştırmacı olmak istiyor.
Bunun için hangi noktalarda
iyi olmam gerektiğini, bu alanda çalışan bilim insanlarının CV’lerini
kurcalayarak öğreniyorum. Her şeye önce yabancı dilimi geliştirerek başladım,
böylelikle bu alandaki güncel makaleleri, haberleri ana kaynağından
okuyabiliyorum ve notlar çıkararak terimleri öğrenmeye, hakim olmaya
çalışıyorum. Bu alanda çalışan okulların, akademisyenlerin ve laboratuvarların
duyurularını sürekli takip ediyorum, stajyer veya yüksek lisans-doktora
öğrencileri için aradıkları kriterlere bakarak bunları birer kazanım olarak
belirliyor ve o noktalarda kendimi geliştirmeye çalışıyorum. Böylelikle ileride
hayalini kurduğum bu laboratuvarların birinde çalışma şansım olabilir.
Kendi okul derslerim
dışında yabancı okulların açık derslerini online olarak alıyorum. Bu dersleri
dinlemek, makaleleri okumak ağır ağır da olsa akademik dilimi geliştiriyor. Bir
konu hakkında soru sormanın ve yanıt aramanın o konuyu kavramada çok önemli
olduğunu düşündüğüm için güncel çalışmalar hakkında uzun uzun düşünüp çalışma
veya makale sahibi hocalara ve öğrencilere mail yoluyla ulaşıp ara sıra
darlıyorum. :) Yanıt almak beni çok mutlu ettiği gibi bu insanlarla iletişim
halinde olmak bana motivasyon kazandırıyor.
Bunun dışında bu alanla
ilgili çok fazla kitap okumaya özen gösteriyorum; sadece biyolojik veya
astronomik açıdan değil, konuyu felsefi açıdan ele alan kaynaklar ufkumu
genişletiyor. Biyografik okuma yapmak bana bir gün bu insanların ulaştığı
yerlere ulaşabilme umudu aşıladığı için bilim insanlarının hayatlarını, kendi
yollarını nasıl çizip ilerlediklerini büyük hayranlıkla okuyorum.
Hepsinden öte, bir gün
başarılı bir bilim insanı olma yolunun çok çalışmaktan geçtiğini biliyorum ve
artık alan derslerime daha büyük bir aşkla çalışıyorum. Lisedeyken bu alanın
içine girmek, onu yaşamak en büyük hayalimdi. Şimdi ise bu yola başlamış
bulunuyorum ve ne kadar çalışırsam, o kadar ilerleyebileceğimi biliyorum.
Aldığım her olumlu sonuç geleceğe dair heyecanımı katlıyor.
BİR İNSANIN BİR ŞEYİ YAPABİLİYOR OLUŞU, SENİN DAHA İYİSİNİ
YAPABİLECEĞİNİN KANITIDIR
NASA Astrobiyoloji Enstitüsü’nde çalışma hayalinin bir gün
gerçekleşeceğine inanıyorum. Gençlere büyük hayaller kurmak konusunda neler
söylemek istersin?
Şu an dünyanın en büyük
kurumlarında çalışanlar da, Uluslararası Uzay İstasyonu’nda bizi yörüngeden
izleyen astronotlar da bizler gibi insanlar. Onların da bizler gibi eğitim
sürecinden geçip, çok çalışıp, başarılı olup diğerlerinden ayrıldıklarını ve sıyrılarak
oralara geldiğini unutmamak gerekiyor. Odaklanmamız gereken nokta sadece
onların başarısı değil, nasıl başarılı
oldukları. Hiçbiri bulundukları konuma “öylesine” veya “rastgele” gelmedi.
Büyük olan her iş önce onu hayal edip kurmanızı, ardından onu gerçekleştirmek
için çalışmanızı bekliyor.
Hayal kurmayıp küçük
düşünmenin geçerli bir bahanesi olamaz. “Ben uzaya çıkacağım.” dediğimde kimse
bana “Hayır çıkamazsın.” demedi, demeyecek çünkü diyemez. Birileri bunu yaptı,
o halde ben de yapabilirim. Bu söylediklerimi ve düşündüklerimi sadece ben
sınırlayabilirim. Çok sevdiğim bir söz var; “Bir insanın bir şeyi yapabiliyor
oluşu, senin daha iyisini yapabileceğinin kanıtıdır.”
Şu an Uzay İstasyonunda
deney yapan bir mikrobiyolog varsa, ben onun çalıştığının iki katı çalışarak
ondan daha büyük deneyler yürütebilirim. Mesele hayalini kurduğumuz hayatları
yaşayan insanlar gibi olmak değil, onların daha iyisi olmak. Bu hem kendimize,
hem de bu işe meydan okumak gibi. Meydan okumadan herhangi bir alanda gelişim olmaz,
var olanın üzerine hiçbir şey ekleyemeyiz ve sürekli tekrar eder, yerimizde
sayarız. Bu nedenle öncelikle var olana yetişmek, ardından onu geçmek için
kendimize, ardından tüm dünyaya meydan okumak gerekiyor.
Daha büyük düşünebilmek
için genç arkadaşlarıma büyük işler yapan insanların hayatlarına, bakış
açılarına tanıklık etmelerini öneririm. Hepsinin hayatında aslında umutsuzluk
ve başarısızlığın da yer aldığı, ama bunu aşabildiklerini ve bu yüzden başarılı
olduklarını görmelerini isterim. Onların bizden farklı olduğunu düşünmemizin
tek sebebi hayatlarında her şeyin harika gittiğini ve fırsatların her zaman
onları bulduklarını düşünmemiz. Bu ön yargıyı da sadece tanıklık ederek
aşabiliriz. Tüm fırsatlar, büyük işler ve başarılar, birilerinin onları kovalamasını
ve yakalamasını bekliyor. Aksi halde gerçek olamazlar.
BİLİM, İDEALİST GENÇLER İLE GELİŞECEK
Türkiye’de bilimin gelişmesi için en önemli adım ne olmalı sence? Sana
ilham veren, örnek aldığın rol modelin kim veya kimler?
Türkiye’de bilimin eğitimde
baş rolü alması şu an biraz uzak görünüyor. Bu noktada tek çare, bilimsel
eğitimi okuldan beklemek değil, onu kendimiz almak ve etrafımıza da
kazandırmaktır. Tek umudun gençlik olduğunu ve maruz kaldıkları şeylerin ve
aldıkları eğitimin bu yolda pek iç açıcı olmadığını düşünürsek iş bize düşüyor.
Müfredat derslerini daha verimli veren bir çok platform var ve artmaya da devam
ediyorlar. Bu nedenle interneti bilinçli kullanarak kendi eğitimimizi ve
gençlerin eğitimini destekleyecek içerikleri takip edip, eğer yapabiliyorsak
buna katkıda bulunmamız gerekiyor.
Hala en önemli adım bu
verimli eğitimi okullara getirmektir fakat dediğim gibi, şu an bu çok uzak
görünüyor ve bekleyecek vaktimiz yok. Daha fazla okumalı, öğrenmeli ve bunu
gençlere de aşılamalıyız. Bizim Future Science Team adlı topluluğumuz ile
hedeflediğimiz de bu aslında. Bilimsel eğitimi okul dışında kazandırabilecek
aktiviteleri ülkemizin her ilinde ve ilçesinde başlatmak. Bunu biz değil, o
illerde ve ilçelerde yaşayan hevesli ve idealist gençler gerçekleştirecek. Biz
onları bir araya getirip, bu işi gönüllü danışman hocalarımızla ve gönülü genç
arkadaşlarımızla birlikte başaracağız. Herkesin bu noktada elini taşın altına
koyma vaktinin geldiğini ve çok geç kalındığını düşünüyorum. Bana ilham veren;
bu yolda rehberlik eden başarılı bilim insanlarımız ve hevesli yaşıtlarım,
arkadaşlarım. Hepimizin hayali ortak, bilimi, araştırmayı ve hep daha iyisini
hedeflemeyi yaşadığı yer ve okuduğu okul fark etmeksizin tüm genç zihinlere
aşılamak.
EVRENİ KEŞFE ÇIKMAK İÇİN “COSMOS”U İZLEYİN
Başka gezegenleri merak etmenin, araştırmanın ve bilimle iç içe olmanın
zihindeki açlığı giderdiğini ama bu açlığın giderildikçe de arttığını
söylüyorsun. Bu konuda izlediğin filmler, belgeseller ve okuduğun kitaplarla
ilgili hangi tavsiyelerde bulunursun?
Dünyevi boyutları aşıp
astronomik boyutlarda düşünmek, insan zihninin zincirlerini kırıp bir süre
boşlukta süzülmesine neden oluyor. Bu boşluk insana kendini “hiç” kadar küçük
hissettiriyor. Gündelik yaşamda “gündelik” boyutta olan algılarımızın dışına
çıkıp evrendeki ihtişamı ve aynı zamanda kaosu, düzensizliği ve düzeni, doğumu
ve ölümü tüm evrendeki yansımalarıyla görüp aslında her şeyi küçük bir toz
zerresinde büyüttüğümüzü ve evrenin de kalbinin attığını, evrenin yaşadığını
hissediyoruz. Hem onun önemli bir parçasıyız, hem de fark edilemeyecek kadar
küçüğüz.
Bu konuda kitap, belgesel
ve film önerisi isteyen arkadaşlarıma öncelikle neyi izlediklerini veya
okuduklarını, nereden başlamak istediklerini sorarım. Fakat şu an benim ilk
izlediğim ve ilk okuduğum şeyleri saymam daha mantıklı olacaktır, bunları bilen
ve dahasını isteyenler olursa iletişime geçebilir ve daha fazlasını
birbirimizle paylaşabiliriz.
Bu konuda ilk okuduğum
kitap, Carl Sagan’ın Cosmos’u idi. Henüz hiç bilgim ve birikimim yoktu bu
kitabı okuduğumda, fakat başlamam için gereken ilhamı almamı sağlamıştı. Aynı
zamanda Cosmos belgeseli de her şeyden önce muhakkak izlenmesi gereken bir
belgesel serisi. 13 bölümden oluşup, her bölümde sizi evrenin farklı
noktalarına doğru keşfe çıkaran bir belgesel. Bunlardan sonra, Stephen
Hawking’in kitaplarını almış ve çok sevmiştim. Ceviz Kabuğundaki Evren, Zamanın
Kısa Tarihi, Büyük Tasarım gibi kitaplar zaman ve boyut algımı tamamen
değiştirmiş, ufkumu genişletmişti. Aynı zamanda Stephen Hawking’in 3 bölümden
oluşan Büyük Tasarım belgeselini de tavsiye ederim.
Carl Sagan’a büyük
hayranlık duyuyorum ve kitaplarının, belgesellerinin bugünkü hayal kuran ve çok
fazla merak eden insan olmamda katkısının çok büyük olduğunu söyleyebilirim.
Soluk Mavi Nokta, Kozmik Bağlantı, Milyarlarca ve Milyarlarca gibi kitaplarını
tavsiye ederim.
Gökyüzü gözlemine merak
duyduktan sonra ne okuyacağımı bilmiyordum ve sürekli internetten araştırarak
öğrendiğim şekilde gökyüzünü tanımaya başlamıştım. Fakat daha sonra bu konuda
da çok zevkli kitaplar keşfettim. Özellikle ilkokul, ortaokul ve lise öğrencisi
arkadaşlarımıza gökyüzünü tanımaları için güzel bir başlangıç olabilecek, çok
değerli Mehmet Emin Özel ve Talat Saygaç hocalarımın hazırladığı “Gökyüzünü
Tanıyalım” kitabını önerebilirim. Bunun
dışında Charles Laird Calia’nın “Yıldızlar Altında Bir Yıl” ve Isaac Asimov’un
“Patlayan Güneşler” kitabını çok çok seviyorum ve meraklısına öneriyorum.
Belgesel önerilerine
National Geographic’in “Başka Dünyalar”, “Evrenin Ucuna Yolculuk”, “Bilimin ta
Kendisi: Derin Uzay Sondaları”, “Evrenin Gizemi; Dünya Dışı Yaşam Formları” belgesellerini ve Discovery Channel’ın
“Stephen Hawking Evreni Anlatıyor” belgeselini eklemek istiyorum.
EVRENDE YALNIZ DEĞİLİZ
Evrende yalnız olmadığımızı düşünenlerdenim ben de. Biz dünyalılar
uzaylıları hafızamızda sanki görmüş gibi canlandırıyoruz. Tabi bunda Hollywood
filmlerinin etkisi büyük. Diğer gezegenlerdeki canlı yaşamına dair ne
düşünüyorsun?
Şu an Dünya dışı yaşam
araştırmaları filmlerde gördüğümüz canlılara değil, gezegenlerin yaşam
olanaklarına odaklanıyor. Yani aradığımız şey sadece şu an değil, yaşamın
bizden önce ve gelecekte de var olma ihtimali. Bu doğrultuda kendi Güneş
sistemimizdeki gezegenlere ve şartlarına bakınca, beklentiyi düşürüp zeki ve
bize benzeyen canlılara değil de mikroorganizma düzeyinde canlı arayışına
odaklandık. Bu da çok detaylı deneyler ve araştırmalar gerektiriyor. Benim
düşüncemi sorarsanız, ben de yalnız olduğumuzu düşünmüyorum fakat kafamda
Hollywood filmlerindeki karakterleri de canlandırmıyorum. Benim de ilk
beklentim bir gök cismi üzerinde organik bileşenler ve ardından
mikroorganizmalar bulmak yönünde. Bunun yaşatacağı heyecanı hayal bile
edemiyorum. Şu an güneş sistemimizde buzul yüzeyin altında okyanuslar
barındırdığı Cassini Uzay Sondası ve Hubble Uzay Teleskobu tarafından
gösterilen Jüpiter’in uydusu Europa ve Satürn’ün uydusu Enceladus var. Bu
okyanusların yüksek derecede yaşam için elverişli olduğu düşünülüyor. Bu
suların bileşenlerini, buzul tabakadan yüzeye içteki suyu püskürten gayzerler
sayesinde öğrenebiliyoruz. Dünyadaki toplam sudan daha fazla su barındıran bu
uydular, bu sularda yaşamını sürdüren canlıların var olma ihtimalini de
doğuruyor. Tabii ki şu an kesin bir bulgu sunamayız çünkü bu konuda kesin
konuşmak için daha detaylı gözlemlere ve deneylere ihtiyaç vardır; bu
gezegenlerin ve uyduların bize olan uzaklıklarını düşününce, biraz daha zamana
ve ilerlemeye ihtiyacımız olduğu konusunda hemfikir oluruz.
Görsel: Cassini Uzay
Sondasının çektiği Enceladus fotoğrafı ve su püskürten gayzerler.
ÇOCUKLARA ÜRETME İMKANI SUNULMALI
Çoğu genç cep telefonları ile vakit öldürüyorlar. Kendilerine fayda
sağlayacak bir sürü şeyi belki de bu yüzden kaçırıyorlar. Onlara neler
önerirsin beyinlerinin körelmesine izin vermemeleri için?
Bu noktada ebeveynlere çok
iş düştüğünü düşünüyorum. Çocuklar çevrelerindeki insanlardan çok fazla
etkilenirler ve onları örnek alırlar. Çünkü onlar için henüz “doğru” ve
“yanlış” kavramları yerleşmemiştir. Onları size bakarak tanımlarlar; siz
sürekli kitap okursanız çocuğunuz bunun doğru ve iyi bir şey olduğunu düşünür
çünkü onun idolü sizsiniz. Sürekli telefonla oynayıp; çocukların kitap
okumasını, belgesel izlemesini, sanatla ilgilenmesini, derslerine düzenli
olarak çalışmasını bekliyorsanız bu gezegen için fazla hayalperest olduğunuzu
söylemeliyim.
Bir çocuk kendine fayda
sağlayacak şeyleri (internetteki faydalı platformlar da dahil) okuldan, arkadaş
çevresinden veya ailesinden öğrenemezse nereden öğrenecek?
Daha önce söz ettiğim
Future Science Team ekibini sosyal medyada kurduk. Bulunduğu ilde, okulda, arkadaş
çevresinde ve ailesinde bilime yönelmek için yeterli motivasyonu bulamayan
gençleri bir araya getirmekti yola çıkma amacımız. Tüm sosyal ağlara yayıldık,
dikkat çekmeye ve bilimi sevdirmeye çalıştık. Fakat bu sadece bizimle
olabilecek bir iş değil. Evrim konusunun müfredattan kaldırılmasının ardından
YouTube üzerinden evrim dersleri vermeye başlayan Evrim Ağacı ve diğer benzer
platformlar da aynı amaçla yola çıktı, sosyal ağları günlük hayatta
bulamadığımız fırsatları sunmak için kullanmaya çalışıyorlar ve çok büyük bir
kitleye hitap ediyorlar. Fakat yine yetersiz. İnternetteki faydalı
platformların, içeriklerin daha fazla eve ve okula ulaşması gerekiyor. Yani
demek istediğim; interneti ve akıllı telefonları kullanmak kaçınılmaz fakat
nasıl kullanılacağını öğretmemiz gerekiyor ve öğretenleri de desteklemek, daha
fazla insana ulaşmaları için yardım etmek gerekiyor.
Çocuklar telefonlarda
oynadıkları oyunları kendileri de yapabileceklerini, kodlayabileceklerini
görünce ve deneyince, oynadıkları oyundan aldıkları zevkin daha fazlasını
alabiliyorlar çünkü hem eğlenceli bir süreç geçiriyor, hem de ortaya kendi
eserlerini çıkarıp kendileri ile gurur duyuyorlar. Bu noktada çocuklara sadece
tüketme değil üretme imkanı da sunan oluşumları çok büyük hayranlıkla takip
ediyor ve destekliyorum. YGA’nın temel bilimi sevdiren ve anlamlı ilişkiler
kurarak teknolojiye yatkınlığı sağlayan Twin Bilim Kiti, Turkcell’in “Geleceği
Yazanlar”, Vodafone’un “Yarını Kodlayanlar” ve Habitat Derneği’nin “Minik
Parmaklar Geleceği Programlıyor” eğitimleri gibi online veya ülkemizin her
şehrinde gönüllü gençler tarafından çocuklara verilen eğitimler çok büyük önem
arz ediyor ve bu tarz eğitimlerden de haberdar olarak çocukları yönlendirmek
gerekiyor. Oyunlara ve sosyal ağlara bağımlı olmak yerine, zihinlerini ve
parmaklarını kullanarak üreten ve geliştiren tarafa geçmelerini sağlayabiliriz.
Bu yoğunluğun arasında bana vakit ayırdığın ve bu söyleşi için çok
teşekkür ediyorum. Hedeflerine hayallerine kavuşmanı gönülden diliyorum. Yolun
açık olsun.
Asıl ben bu güzel söyleşiyi
benimle yapmak istediğiniz için teşekkür ederim. Umarım yararlı olur. Çok
teşekkürler.
8 Yorumlar
Bu bir söyleşiden çok ötesi olmuş.İkinizi de tebrik ederim.Bu güne dek okuduğum en çok bana hitap ettiğini düşündüğüm, en beğendiğim yazıydı diyebilirim.Tüm ebeveynlerin, gençlerin, bilime ve bilinmeyene ilgi duyanların mutlaka okuması gerekir diye düşünüyorum.Çok güzel bilgi ve öneriler içeriyor.Geleceğinden çok umutlu olduğum Berfin'i de, seni de tanımış olmaktan çok mutluyum Fatmacım.
YanıtlaSilAytülcüğüm çok teşekkür ediyorum bu içten yorumun için
Silben de seni tanıdığım için çok mutluyum
gençler okuyup yararlanmalı bence de
sevgiler
Paylaşma butonunu ben mi bulamıyorum ;))
YanıtlaSilpaylaş butonu yok haklısın bir bakayım arayayım varmıymış blogspotta
SilBöyle gençleri görünce yeniden ümit doluyorum ülkem için.
YanıtlaSilSevgiyle kalın.
haklısın ben de ümit doldum gerçekten de
SilGençler hep umudum oldu benim.
YanıtlaSilSöyleşi şahane olmuş. Emeğine sağlık Maviannem. ❤❤
çok teşekkürler
Silumudumuz hep sürsün